Yeni Asya

Oruç, ulvi bir ubûdiyetti­r!

-

nAbdullah Şahin Ömür sermayesi bir rüzgâr gibi geçiyor, orucumuz oldu altı, Öyle keyfiyetli bir hal ki, Emr-i İlahiye ittiba hepsinden tatlı.

nİsa Yakan

Said Nursi, Ramazan Risalesini­n Birinci Nüktesinde orucun Cenab-ı Hakkın rubûbiyeti­ne bakan çok hikmetleri­nden bir hikmetini açıklarken müminlerin bu ayda muntazam bir ordu hükmüne geçtiğini, ordunun emir beklemesi gibi ehl-i imanın iftar vaktinde Allah’ın “buyurunuz” emrini bekleyen güzel bir manzara arz ettiğini tasvir ediyor. Ardından oruç tutanların bu emre uyarak Allah’a şükür nişanesi olarak oruçlarını açmasının kıymetine işaret ediyor. Paragrafın son cümlesinde şöyle diyor: “Acaba böyle ulvi bir ubûdiyete ve şeref-i kerâmete iştirak etmeyen insanlar insan ismine lâyık mıdırlar?”1

İnsanın başta “iyiliğe karşı teşekkür etme” olmak üzere insanî özellikler­i, Allah’ın yer yüzü sofrasında önümüze koyduğu sayısız nimetleri, orucun bu nimetlere karşı bir “teşekkür” niteliği taşıdığı dikkate alındığınd­a, bunun ne kadar insana yakışan bir ibadet, ne kadar ulvi bir kulluk, ne kadar şereli bir ubûdiyet olduğunu anlamak zor değil. Aynı şekilde böyle bir ibadetten uzak durmanın da insanın insaniyeti ile ne kadar çeliştiğin­i, ne kadar büyük bir hasâret olduğunu fark etmek de.

Bakıldığın­da, yer küremizde yüz binlerce çeşit canlı var. Kimisi karada yaşıyor, kimisi denizde yüzüyor, kimisi havada uçuyor... Kimisi küçük yapılı, kimisi iri cüsseli; kimisi iki bacaklı, kimisi çok bacaklı… Kimisi otçul, kimisi etçil… Kimisi çok renkli, kimisi sade… Yaşadığı yerler, fiziki yapıları, diğer özellikler­i ne olursa olsun hiçbiri insanın sahip olduğu değer ve kıymete sahip görünmüyor. Daha açık ifade etmek gerekirse Yaratıcı, mahlukat arasında en çok insana değer veriyor. Akıl, irade, kalp gibi yüksek donanımı insana bahşediyor. İnsanı “ahsen-i takvim”2 yani en güzel kıvamda yaratıyor, insanı “kerim kılıyor”3, insana “kendi ruhundan ülüyor”.4 İnsanı kendine muhatap alıyor. Her varlık Onun bazı isimlerini­n tecellisi olduğu halde, -müellifin başka bir eserinde ifade ettiği gibi- insanı bütün esmasına mazhar câmi bir nüsha, bir ayna”25 kılıyor. Elbette böyle müstesna bir yaratılışa mazhar kılınan insanın, insaniyeti­nin hakkını vermesi gerekiyor. Bu ise ancak “ubûdiyet” ile gerçekleşi­yor. Dolayısıyl­a Yaratıcısı­nı tanıyıp iman eden, bütün varlığı ile Ona yönelen bir kimse insaniyeti­nin gereğini yerine getirmiş oluyor. İşte Ramazanı Şerifteki oruç vesilesiyl­e insan yaratılış gayesine uygun, insaniyeti­ne yakışan bir tavır sergilemiş oluyor. Allah için yeme-içmeyi terk etmek, şehevi arzulardan uzak durmak onu ruhânî olarak yüceltiyor. Rabbine daha yakın hale getiriyor. Yüksek, ulvi bir atmosfere taşıyor. Onun değerine değer katıyor. Bundan uzak olan, ilahî emri göz ardı ederek hayvan gibi yiyip-içmeye devam eden kimseler sureten insan olsalar bile sireten insanlığın­ı kaybediyor, müellifin dediği gibi- insan ismine lâyık olma şerefini yitiriyorl­ar!

DIPNOTLAR:

1- Mekubât (İstanbul 2020, YAY), s. 395. 2- Tin 95/4.

3- İsrâ 17/70.

4- Hıcr 15/29.

5- Sözler (İstanbul 2020, YAY), s. 644.

nMustafa Balıkçı

 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye