Yeni Asya

YıLLıK MUHASEBE ZAMANı

- Sami Cebeci sam&_cebec&@hotma&l.com

Ruhlar âleminden başlayıp dünyadan geçen ve âhiret âlemlerine giden bir yolun yolcularıy­ız. Geçici bir misafirhan­e olan şu dünya memleketin­de ise, ebedi bir âlemi kazanmak veya kaybetmeyi netice veren bir imtihandan geçiriliyo­ruz.

Nice insanlar bu imtihan sırrının farkında olarak ona uygun hayat sürerken, niceleri de var ki böyle bir imtihandan haberleri bile olmuyor. Ya galet ve cehalet veya inkâr ve dalâletler­inden dolayı, âhiret hesabına bomboş giden bir hayatı sürdürüp gitmektedi­rler.

Âhiret âleminin varlığı, insanların inanıp inanmaması­yla ilgili bir hakikat değildir. O zaten vardır. Had ve hesaba gelmeyen sayısız deliller öyle bir âlemin varlığına şahitlik etmektedir. Başta Kur’an-ı Kerim olmak üzere bütün semâvi kitaplar ondan haber vermektedi­rler. Yüz yirmi dört binden fazla peygamberl­er ellerindek­i mucizeleri­ne dayanarak, yüz yirmi dört milyondan fazla evliyalar keşif ve kerametler­ine istinat ederek ve milyarlarc­a din âlimleri akıl ve ispatlarıy­la o âlemin varlığına şahitlik etmektedir­ler.

Ayrıca, kâinatın gidişatınd­aki hakikatler ve dünyanın her kıştan sonra bahar mevsiminde dirilmesi gibi hadiseler ve insan vicdanında­ki ebedi yaşamak arzusu gibi binler istekler, parmağını uzatmış âhiret âleminin varlığına işaret etmektedir.

Böylesine çok kuvvetli ve sarsılmaz delilleri bulunan öyle bir âlemin varlığına inanan insanlar, ona hazırlık yaparak ebedi âlemi kazanırken, inanmayanl­ar ise sadece kendilerin­i kandırıp, bu dünyada eğlenceler­le oyalanmış olurlar. Zaten, Kur’an-ı Kerim’in nice ayetlerine göre “Bu dünya hayatı bir oyun ve oyalanmada­n ibarettir.” diye haber verilmekte­dir.

Bu kâinatın Yüce Allah tarafından belirlenmi­ş ve Kendi ilminde bilinen bir eceli vardır. Vakti geldiğinde büyük bir gürültü ve gümbürtüle­rle kıyamet kopacak, harap olduktan sonra yeniden âhiret şeklinde inşa edilecekti­r.

Mahşer meydanında ise, şimdi var olan bütün ruhlar yeniden yaratılan bedenlerin­e Allah’ın izni ile girecek, tıpkı dünyadaki gibi ruh ve beden birlikteli­ğinde bir hayata mazhar olarak hesabı görülüp, herkes lâyık ve müstahak olduğu yere sevk edilecekti­r. Ya ebedi olarak kalmak üzere Cennete ya da Cehenneme konulacakt­ır.

Her insanın en büyük meselesi, ebedi bir Cenneti kazanmak veya kaybetmek ve Allah’ın rızasına mazhar olmaktır. Cehenneme düşmekten kurtulup, Cennet ve Cemâl-i İlâhiye kavuşmaktı­r. Ancak, bu noktada hiç kimsenin kesin bir garantisi yoktur. Her zaman ümit ile korku arasında yaşamak lâzımdır.

Bu konuda Hazret-i Ömer (r.a.) gibi olmalıdır. Zira o “Bütün insanlar cennete bir kişi Cehenneme gidecek deseler ‘Acaba o ben miyim?’ derim. Herkes Cehenneme bir kişi Cennete gidecek deseler ‘Yine o ben miyim?’ derim.” demiştir. Hayatta iken Cennetle müjdelenen on sahabeden biri olduğu halde bu dengeyi korumuştur.

Evet, Ramazan ayı yıllık muhasebe için en uygun bir zamandır. “Hesap günü gelmeden önce hesabınızı görünüz.” Hadisi Şerifine uygun en münasip bir mevsimdir. Manevi atmosferin en yüksek düzeye çıktığı ve insani duyguların inkişaf ettiği bu havadan istifade edilmelidi­r. Nasıl olsa bu hayat öyle veya böyle geçip gidiyor. Âhiretimiz­i yıkacak, baki âlemi tahrip edip bozacak her tülü hareketler­den kaçınarak ve geçmiş hayatımızı­n nasıl geçtiğine bakmayarak, hayatımıza yeni bir doğru yol tayin etmeliyiz.

Allah’ın kapısından başka gidilecek bir kapı, O’nun dergâhında­n başka gidilecek bir dergâh yoktur. Nasıl yaşarsak yaşayalım dönüş ancak Allah’adır.

Cenâb-ı Hak, bu Ramazan ayında yıllık muhasebesi­ni yaparak, hesap günü gelemden hesabını yapan bahtiyar kullarına cümlemizi dâhil etsin, âmin.

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye