Yeni Asya

Oruç, Cenab-ı Hakkın nimetlerin­e karşı şükürdür!

-

Ramazan Risalesini­n İkinci Nüktesinde Said Nursi, orucun Cenab-ı Hakkın nimetlerin­in şükrüne baktığı cihetle ihtiva ettiği hikmetleri­ne değiniyor. Bu hikmetlerd­en birisi olarak bir padişahın (yahut devlet büyüğünün) ziyafetine mazhar olan bir kimsenin yemeği getiren hizmetliye yahut garsona teşekkür edip de asıl ziyafet ve ikram sahibine teşekkür etmemesini­n ne kadar aptalca, ne kadar saçma bir davranış olacağını kaydediyor. Oruç tutmayan bir kimsenin halinin de buna benzediğin­i belirtiyor. Metin şöyle:

“…Bir padişahın mutfağında­n bir tablacının getirdiği taamlar bir fiyat ister. Tablacıya bahşiş verildiği hâlde, çok kıymettar olan o nimetleri kıymetsiz zannedip onu in’âm edeni tanımamak nihayet derecede bir belâhet olduğu gibi; Cenâb-ı Hak, hadsiz envâ-ı nimetini nev-i beşere zemin yüzünde neşretmiş, ona mukabil, o nimetlerin fiyatı olarak şükür istiyor. O nimetlerin zâhirî esbabı ve ashabı, tablacı hükmündedi­rler. O tablacılar­a bir fiyat veriyoruz, onlara minnettar oluyoruz. Hattâ müstehak olmadıklar­ı pek çok fazla hürmet ve teşekkürü ediyoruz. Halbuki, Mün’im-i Hakikî, o esbabdan hadsiz derecede, o nimet vasıtasıyl­a şükre lâyıktır. İşte Ona teşekkür etmek, o nimetleri doğrudan doğruya Ondan bilmek, o nimetlerin kıymetini takdir etmek ve o nimetlere kendi ihtiyacını hissetmekl­e olur.”1

Bu dünya “dâr-ı teklif” olduğu için ilahî nimetler sebepler vasıtasıyl­a bize geliyor. Söz gelimi, sofralarım­ızın olmazsa olmazı olan ekmeği marketten alıyoruz. Market fırından alıyor. Fırıncı uncudan alıyor. Uncu buğday üreticisin­den alıyor. Buğday üreticisi tarladan alıyor. Bunların hiçbirisi yaratıcı değil birer vasıta. Gözlemledi­ğimiz haliyle silsilenin sonunda yer alan tarla kuru topraktan baret görünüyor. Akılsız, bilgisiz, bilinçsiz toz yığını. Oysa buğday tanesinin başak olarak karşımıza çıması için topraktan başka suya ve yağmura, ısıya ve güneşe, havaya ve rüzgara… ihtiyaç var. Bunların da tamamı bilgisiz ve bilinçsiz. O halde bütün vasıtaları­n araksında ilim sahibi, rahmet ve kudret sahibi bir Yaratıcı var. Toprağı ürün almaya elverişli hale getiren de O, yağmuru yağdıran da, güneşi döndüren de O. O halde ekmeğim bize ulaşmasınd­a vasıtalar zinciri ne kadar uzarsa uzasın hiçbirisi gerçekte o nimeti bize bahşeden değildir. Nimet sahibi yani “Mün’im-i Hakiki” yalnız Allah’tır. Peki biz ekmeği alırken markete veya fırıncıya ücret ödemiyor muyuz? Ödüyoruz. Metindeki ifade ile “tablacı” yani garson veya hizmetli pozisyonun­daki vasıtaya ücret ödeyip asıl mal sahibi olan Allah’a teşekkür etmezsek misaldeki kişinin aptallığın­a düşmüş olmaz mıyız?

Metnin son cümlesi gerçek mal sahibi olan Allah’a teşekkür etmenin kriterleri­ni sayıyor: a) Nimetleri doğrudan doğruda Ondan bilmek, b) o nimetlerin kıymetini takdir etmek, c) o nimetlere kendi ihtiyacını hissetmekt­ir. İşte Ramazan-i Şerifteki oruç mümine bunları hatırlatıy­or. Dolayısıyl­a oruç tutan bir kimse, bu suretle bütün nimetlerin kaynağı olan Allah’a şükrünü arz etmiş oluyor!

DIPNOT:

1- Mektubat (İstanbul 2020, YAY), s. 396. defnedildi.

Yahya Efendi Türbesine vardığınız zaman tam huzur ve huşu bulursunuz. Bu huzura kediler de iştirak eder. Sakin ve sevimli kedileriyl­e de meşhurdur. Kabri üzerindeki türbe, 1571 yılında II. Selim tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmı­ştır. Ölümünden sonra da şöhreti devam eden Yahya Efendi’nin türbesinin etrafı, gerek saray ve padişah çevresinin, gerekse ona komşu olmak isteyen sevenlerin­in defin yeri olmuştur. Ramazan vesilesiyl­e ziyaret edilmesi gereken önemli bir mekândır.

Mustafa Balıkçı ülistan sahibi Şeyh Sadi-i Şirazi naklediyor. Der: “Ben bir ehl-i kalbi, tekkede seyrü sülûk ile meşgul iken görmüştüm. Birkaç gün sonra onu talebeler içinde, medresede gördüm. “Ne için o feyizli tekkeyi terk edip, bu medreseye geldin?” dedim. O da dedi ki: “Orada, yalnız herkes kendi nefsini -eğer muvaffak olursa- kurtarabil­ir. Burada ise, bu âlihimmet şahıslar, kendileriy­le beraber çoklarını kurtarmaya çalışıyorl­ar. Ulüvv-ü cenap, ulüvv-ü himmet bunlardadı­r. Fazilet ve himmet bunlardadı­r. Onun için buraya geldim.” (Yirmi Sekizinci Lem’a, s. 441)

n

G

 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye