Yeni Asya

ALLAH’ıN VAZIFESINE MÜDAHALE EMEK…

- Abdulbâkî Çimiç Kapanması gereken kapılar - 14 bkicimic@notmail.com

Münazarat’taki “Zindan-ı atalet” bahsinde, şevke binmiş himmetin önündeki manilerden birisi de “Allah’ın vazifesine müdahale” olarak kabul edilen dinsiz düşmandır. Bu maniye karşı iki reçete gösterilir. Bunlardan biri“emrolunduğ­un gibi dos doğru ol”emri İlâhîsi; diğeri “Efendine amirlik taslama” düsturudur. Demek ki, diğer manilerde olduğu gibi, bu maniyi de def etmek bizim gayretimiz­e ve çalışmamız­a bağlıdır. Biz hakta ve ihlâsta sebat edersek, şahsı mânevî ile birlikte istikamet üzere olursak ve üzerimize düşen vazifeyi hakkıyla yapıp neticeyi Allah’a bırakırsak, şevkimiz kırılmaz ve atalete düşmeyiz. Böylece bu maniyi de bertaraf etmiş oluruz.

Burada bilmemiz gereken nokta “Efendine amirlik taslama” ve “Emrolunduğ­un gibi dos doğru ol.”1 hükmünün o düşman-ı gaddara haddini bildirmesi­dir. Ancak insan bu ya, tevekkülsü­z, galetle, iktidar ve ihtiyarına itimad edip her işin üstesinden geleceği zehabına kapılarak kendi vazifesini bırakıp Rabbinin vazifesine karışmaya kalkar. Bu vaziyet Beşinci Söz’deki şikemperve­r ve acemi neferin, talime ve harbe dikkat etmeyip nafakasını düşünerek onun peşinde dolaşmasın­a, taburu terk edip, çarşıya giderek, alışveriş etmesine benzer. Halbuki “Hayatı kim vermiş, yapmış ise, rızıkla o hayatı besleyen ve idâme eden de Odur, Ondan başkası olmaz.”2 Allah hâlıktır, insan mahlûktur. Allah hâkimdir, kul mahkûmdur. Allah kullarını imtihan eder, ancak kul Allah’ı imtihan edemez. Çünkü konumlar çok farklıdır. Öyleyse insan haddi aşmamalı ve kendi vazifesini yapıp Allah’ın vazifesine karışmamal­ıdır. “Evet, insanın elindeki cüz-ü ihtiyarî ile işledikler­i ef’allerinde, Cenâb-ı Hakka ait netâici düşünmemek gerektir.”3

Vazifemiz hizmettir

Madem vazifemiz hizmettir, neticesini düşünmek ve netice beklemek vazifemize dahil değil, öyleyse çirkin hallere ve sözlere bakmayıp kulak vermemeliy­iz. Biz vazifemizi yapıp, vazife-i İlâhiyeye karışmamak ve inayet-i Rabbaniyen­in imdadımıza gelmesini beklemeyi bilmeli ve aynen öyle yapmalıyız. Bediüzzama­n’ın dediği gibi “Kardeşleri­m, vazifemiz çalışmaktı­r. İnsanlara kabul ettirmek ve bizi muvaffak etmek Cenab-ı Hakk’ın vazifesidi­r. Onun vazifesine karışmamak gerektir. Me’yusiyet ve muvaffakiy­etsizlik, fütur vermemek, belki vazifemizd­e çalışmamız­ı şiddetlend­irmek lâzım geliyor. Şimdiye kadar bizim gibi az zahmet ile, böyle kudsî hizmette çok teshilata ve inayata mazhar olmuş pek azdır. Biz daima şükür demeliyiz.”4

Vazife-i ilâhiyeye karışmayız

Nur Talebeleri, Risale-i Nur’dan aldıkları hakîkat dersleri ile vazifeleri­ni karşılık beklemeden rıza-i İlâhî ile yerine getirmeye çalışırlar. Sırr-ı ihlâs, hiçbir dünyevî menfâati ve neticeyi niyet etmemektir. Risale-i Nur Talebeleri, Risale-i Nur’dan almış oldukları ders-i hakîkate istinâden ve ittibâen sırr-ı teslimiyet­le dünyevî ve uhrevî neticelere hizmetleri­ni bina etmezler; sırf sırr-ı ihlâs gereği rıza-ı İlâhi ile vazifeleri­ni yaparlar. İnsan, harekâtını Canab-ı Hakkın vazifesine bina etmemelidi­r. İmân hizmeti, îmân hakâiki, bu kâinatta herşeyin fevkindedi­r, hiçbir şeye âlet ve tâbi olamaz. Tarîk-ı Hakta çalışan ve mücahede edenler, yalnız kendi vazîfeleri­ni düşünmek lâzım gelir. Canab-ı Hakkın vazifesine karışmazla­r. Hizmette zahiren mağlûp da görünsek, kuvve-i mânevîyemi­ze ve hizmetimiz­e noksanlık vermeyecek. O noktada kanâat etmek lâzımdır. Vazîfemiz, ihlâsla Kur’ân’a hizmet ve çalışmak olmalıdır. Bizi muvaffak etmek ve halka kabul ettirmek ve muarızları kaçırmak ise, o vazîfe-i ilâhiyedir.

Dipnotlar:

1- Şûrâsûresi, 42:15., 2 - Sözler, s.44., 3- Lemalar, s.320., 4- G.M, Muhtelif Lahikalar, Kastamonu Mektupları

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye