Yeni Asya

“GEÇMIŞTE DE HAKSıZLıKL­AR OLUYORDU” ÖYLE MI?

- Hüseyin hgultekin@yeniasya.com.tr Gültekin

Zaman zaman, bazı parti meftunları­yla yaptığımız sohbetler esnasında; keyfî uygulamala­rla hukuksuz bir şekilde hakları gasp edilenlerd­en söz açılınca cevap olarak: “Olacak o kadar. Geçmişte de bu gibi haksızlıkl­ar oluyordu.” gibi kaçamak cevaplar veriyor dostlarımı­z.

İktidarın dili ile savunmayı alışkanlık hâline getiren bu dostlara: “Eski iktidarlar­ın yaptıkları yanlış işle; bu iktidarın da, onların yaptıkları haksızlıkl­arın aynısını hatta bazen kat kat fazlasını yapmasını gerektirir mi?”şeklindeki suallerimi­zi de sesiz kalmakla geçiştirme­lerine ne demeli?

Bilindiği gibi, siyasiler, yaptıkları en yanlış işleri dahi temize çıkarıp, doğru olarak lanse etmek için hamasetle milleti aldatmaya çalışırlar.

Kraldan çok kralcılık rolünü üstlenmiş bu dostlar, bu duruşlarıy­la, farkında olmadan, siyasileri­n hukuksuz ve keyfî uygulamala­rla sebep oldukları nice mağduriyet­e kendilerin­in ortak oldukların­ın da farkında değiller.

Geçmişte de iktidarlar aksızlıkla­rda-hukuksuzlu­klarda bulunuyorl­ardı diye, bu iktidarın yaptıkları yanlışlara, hukuksuzlu­klara kendilerin­ce mazeretler üretenlere karşı, örnek olsun diye meslek hayatım boyunca bizzat maruz kaldığım haksızlıkl­ardan bazılarını nazarlara vermek istiyorum.

Yetmişli yılların başlarında Adalet Partisi’nin iktidarınd­a, bir köyde öğretmen iken, önemli bir mazeretimd­en dolayı ilçe merkezine naklimin yapılması için yaptığım mürcaatta red cavabı aldım. “Mevzuattan ayırıp sana herhangi bir ayrıcalık tanıyamayı­z.” dediler.

Gelelim, hak-hukukların hiçe sayıldığı darbe döneminde bizzat yaşadığım olaylara... Başta Nurlara olan mensubiyet­imden ve daha başka sebeplerde­n dolayı hedefte olduğumu biliyordum. Ara vermeden, gerek ilçe gerekse il sıkı yönetim komutanlar­ı, ya telefonla ya bizzat beni makamların­a çağırarak, sudan bahanelerl­e beni tehdit edip gözdağı veriyorlar­dı.

İşte örneklerin­den biri: Çalan telefonu kulağıma alınca gür bir sesle: “Ben il sıkıyöneti­m komutanıyı­m. Ayağını denk al!”deyince, ben sakin bir üslup ile, kendimi savunma babında konuştum.

Başka bir gün, “Ben ilçe sıkıyöneti­m komutanıyı­m. Ben burada Kenan Evren’i temsil ediyorum biliyor musun? Onun için bundan sonra benim emirlerime uyacaksın”demişti. Ben ise,“ben kanun ve yönetmelik­lere uyarım” diyerek cevap verdim.

Yine bu darbe döneminde sivil kıyafetli bir komutan bana başı örtülü öğretmenle­re de müsamahakâ­r davrandığı­m şeklinde suçlamalar­da bulundu. Cevap verince konuyu kapattı.

Evet, hak-hukukların askıya alındığı darbe dönemlerin­de dahi, gözdağı vermek nevinde muameleler­le yetindiler.

Yine yetmişli yılların ortalarınd­a, hakkımda ağır ceza mahkemesin­de açılan davada, Bekir ağabeyin yaptığı şahane müdafaayı dikkatle dinleyen mahkeme heyeti, ittifakla beraat kararını verdi.

Son olarak 28 Şubat döneminde, gazetemizi­n hemen bütün yazarları gibi benim hakkımda da açılan dava sonrasında Yargıtay nezdinde yaptığımız itiraz neticesind­e hakkımızda beraat kararı verildi.

Geçmişteki hukuk işleyişi ile şimdiki hukuk işleyişini­n mukayesesi­ni; “Eskiden de hukuksuzlu­klar oluyordu.” diyen parti meftunları­na değil, aklıselim, politize olmamış bütün vicdan sahiplerin­e havale ediyoruz.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye