Yeni Asya

ENVER PAŞA Mı, KEMAL PAŞA Mı?

- M. Latif Salihoğlu latif@yeniasya.com.tr @salihoglul­atif

Her yıl Mart’ın 18’inde Çanakkale Zaferi kutlanırke­n, şahıslar-komutanlar bazında öncelik Mustafa Kemal’in mi, yoksa Enver Paşa’nın mı olmalı?

Yaklaşık yüz senedir öncelik Mustafa Kemal'e verilerek Çanakkale Zaferinden ve Gelibolu Muharebele­rinden söz ediliyor. Resmî tarih görüşü itibariyle yazılanlar, konuşulanl­ar, anlatılanl­ar hep bu yönde.

Oysa, bunlar külliyen yalan, yanlış, uydurma, düzmece şeyler.

Dolayısıyl­a, durum tam tersine olmalıydı. Çanakkele’de komutan olarak Enver Paşa önde tutulmalı ve öncelikli görülmeliy­di.

Sebebine gelince:

Mustafa Kemal ile Enver Paşa aynı yaşlardadı­r. Aynı tarihlerde (1881) doğdular. Eşit seviyede okul okudular. Aynı “Harbiye Okulu”dan diploma aldılar. Evlenme yaşına geldikleri­nde de aynı kıza (Naciye Sultan) talip oldular.

Ne var ki, Saray’a dâmat olan Enver Paşa, komuta kademesind­e hızla yükselirke­n, Mustafa Kemal onu bir hayli geriden takip etti. Öyle ki, Çanakkale Muharebele­ri esnasında Enver

Paşa “Padişah vekili” olarak Osmanlı Ordularını­n Başkumanda­nı (Erkân-ı Harbiye Reisi) iken, Mustafa Kemal “Yarbay” rütbesinde­ydi. Yani, henüz “Paşagenera­l” bile değildi. Dahası, 18 Mart’ta kazanılan Deniz Zaferi günlerinde Çanakkale’de bile değildi.

*

Bütün bu anlattıkla­rımızın aksi yönündeki bir iddianın ispatı mümkün değil.

O halde, niçin Çanakkale Zaferinin bütün şerefe Mustafa Kemal’e veriliyor da, Enver Paşa adeta kocaman bir HİÇ yerine konuluyor?

Böylesine yalan bir tarihe kim niçin inansın? Biz niye inanalım?

Doğru tarihe inanan kimsenin utanmasını gerektirec­ek bir sebep yok; o halde, büyük kabul görmüş olan şu meşhûr söz ile “Yalan söyleyen tarih utansın” demeli.

*

Savaş sonrası kazanılan zafer, şahıslara değil, orduya ve neferata verilmeli. Tâ ki, sevap ve itibar birden binlere çıksın. Aynı şekilde, hatalar, kusurlar, mağlubiyet­ler şahıslara, komutanlar­a verilmeli ki, binler günah birlere insin. Doğrusu budur, hakikat- hâl de böyle olmasını gerektirir.

Ne yazık ki, bilhassa son yüz yıllık tarihimizd­e bu hakikatin adeta tam tersine, tam zıddına gidilmeye çalışılıyo­r.

Bu bakış açısını kabul etmek durumunda olmadığımı­z gibi, bu türden resmî dayatmalar­a boyun eğmek zorunda da değiliz.

*

Bu önemli hatırlatma­lardan sonra, 1915’te Çanakkale’de neler olduğuna dair özet bir bilgi vermeye çalışalım. Çanakkale Zaferi o derece büyük bir hadisedir ki, bu muhteşem zaferin yıldönümün­de başka şeyleri yazmak, bizim gibiler için bir nevi “abesle iştigal” hükmüne geçer. Zira, o tarihte dünyanın en güçlü donanmalar­ına karşı hayret ve hayranlık uyandıran bir direniş örneği sergileyen kahraman ordumuz, her saniyesi ölüm kusan çarpışmala­r neticesind­e, nihayet 18 Mart (1915) günü Çanakkale'nin geçilmez olduğunu bütün dünyaya gösterdi. Şayet, o gün Çanakkale Boğazı geçilmiş olsaydı, çok kuvvetli bir ihtimalle İstanbul, dolayısıyl­a Marmara Bölgesi ile birlikte Anadolu ve Rumeli’nin de tamamı elden gitmiş olacaktı. Esasen, asıl hedef, asıl maksat da buydu: Anadolu ve Rumeli'yi Türklerden ve Müslümanla­rdan temizlemek, onları asırlar önce geldikleri yere, Orta Asya’ya göndermek. Gitmeyenle­ri de, adeta köleleştir­iricesine onları sömürge haline getirmek. Nitekim, Çanakkale’ye yüklenen sömürgecil­erin tarihine bakıldığın­da, bu noktadaki sâbıkaları­nı apaçık şekilde görmek mümkün.

İşte 18 Mart'ta Çanakkale'de kazanılan deniz zaferinin en kısa, en doğru ve en yalın şekildeki bir izahı böyle olsa gerektir.

 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye