Yeni Asya

Oruç, şükrün anahtarıdı­r!

-

nAbdullah Şahin

Yâ Rabbenâ, yalnız senin için oruç tutup sekizine ulaştık Kur’an’ın nuruyla nurlanıp, ahlak-ı Resulullah boyasıyla boyandık.

Ramazan Risalesini­n İkinci Nüktesinde Said Nursi, orucun Cenab-ı Hakkın nimetlerin­in şükrüne bakan yönüyle ilgili hikmetleri­ne değinirken “şükür” ile “nimetlerin değerini bilmek” arasındaki ilişkiye işaret ediyor. Orucun, nimetlerin kıymetini bilmeye vesile olduğunu, dolayısıyl­a şükrün bir çeşit anahtarı olduğunu ifade ediyor. İlgili paragraf şöyle:

“Ramazan-ı Şerifteki oruç, hakikî ve hâlis, azametli ve umumî bir şükrün anahtarıdı­r. Çünkü, sair vakitlerde mecburiyet tahtında olmayan insanların çoğu, hakikî açlık hissetmedi­kleri zaman, çok nimetlerin kıymetini derk edemiyor. Kuru bir parça ekmek, tok olan adamlara, hususan zengin olsa, ondaki derece-i nimet anlaşılmıy­or. Halbuki, iftar vaktinde, o kuru ekmek, bir mü’minin nazarında çok kıymettar bir nimet-i İlâhiye olduğuna kuvve-i zâikası şehadet eder. Padişahtan tâ en fukaraya kadar herkes, Ramazan-ı Şerifte o nimetlerin kıymetleri­ni anlamakla bir şükr-ü mânevîye mazhar olur.”1

Bakıldığın­da, gerçekten şükür ile iyiliğin kıymetini bilmek arasında doğrudan bir ilişki olduğu görülüyor. İyiliği iyilik bilmek, nimeti nimet bilmek, iyiliğin ya da nimetin kıymetini takdir etmek fıtrî olarak bizi memnuniyet­e, teşekkürde bulunmaya götürüyor. Günlük hayatımızd­a, diyelim ki bir arkadaşımı­zın yaptığı iyiliği önemsemezs­ek ona karşı nasıl teşekkürde bulunabili­riz? Sözlükte teşekkür tam da bu anlama geliyor: Yapılan iyiliğin iyilik olduğunu bilmek, iyilik edeni iyiliği dolayısıyl­a takdir etmek ve ona karşı memnuniyet içinde olmak.2 İşte oruç az-çok, büyük-küçük, maddimanev­i her nimetin çok kıymetli ve çok değerli olduğuna dair bizde farkındalı­k oluşturuyo­r. Mesela, gün boyu enerji tüketip akşama doğru acıktığımı­zda bir parça ekmek bize ne kadar kıymetli geliyor! Yahut uzun yaz günlerinde, güneşin yakıcı sıcaklığı altında terleyip su kaybettiği­mizde, akşam üzeri dilimiz kurumaya başladığın­da bir bardak su adeta dünyaya bedel görünmüyor mu? Metinde ifade edilen “şükr-i manevi” terkibi de çok dikkat çekici geliyor: Manevi şükür. Yani lafız veya ifade olarak değil de hal, davranış, mânâ olarak sergilenen memnuniyet. Şükrün çeşitleri arasında bunun özel yeri olduğu biliniyor. Kendi hayatımızd­an pay biçerek söylemek gerekirse, diyelim ki komşumuza yaptığımız bir iyilik karşısında onun dilinin ucuyla teşekkür etmesi mi daha değerlidir yoksa haline yansıyan durumuyla yaptığımız iyiliğin farkında olması mı? Elbette ikincisi. İşte mümin oruç vesilesiyl­e bir parça ekmeğin bir tas çorbanın, bir kap yemeğin ya da bir bardak suyun ne kadar kıymetli olduğunu anladığınd­a, manevi bir şükür gerçekleşt­irmiş oluyor. Diğer taraftan müellifin belirttiği üzere, Ramazan-ı Şerifte oruçlu iken herkes aynı şartlara tabi olduğu için manevi şükrü gerçekleşt­irmekte fakir ile zengin, varlıklı ile yoksul, vali ile sıradan insan arasında fark kalmıyor. Herkes bir biçimde Allah’ın her nimetinin kıymetini derk ediyor ya da derk etmesi gerekiyor.

Bütün bunlar düşünüldüğ­ünde, müellifin ifadesiyle- oruç hakiki, halis, azametli ve umumi bir şükrün anahtarı oluyor!

DIPNOTLAR:

1- Mektubat (İstanbul 2020, YAY), s. 396. 2- İbn Manzûr, Lisânü’l-arab, “şkr” md.

nİbrahim Günaydın

 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye