Yeni Asya

HAYATıN IKSIRLERI

- Kenan Toprakcı kocareiske­nan@gmail.com

İnsan hem dünyevi hem de uhrevi gayesi marifetull­ahtır. Yani Allah’ı bilmektir. Bununda yolu zikir, fikir ve şükürdür.

Zikir. Yaratılmış her bir yaratığın kendi lisanı halleriyle Bismillahi­rrahmanirr­ahim demesidir. Yaradan’ın adıyla hareket etmesidir. “Bismillah” her hayrın başıdır. Biz dahi başta ona başlarız. Bil ey nefsim, şu mübarek kelime İslâm nişanı olduğu gibi, bütün mevcudatın lisan-ı haliyle vird-i zebanıdır. “Bismillah” ne büyük tükenmez bir kuvvet, ne çok bitmez bir berekettir.”(sözler - 5)

Evet, Bismillah diyerek taşı delip geçen ağaç, toprağı ve yer çekimini dize getiren zayıf bir çim tanesi onun lafzı ile güç bulur, hayat bulur. Bin bir ağaç, madem her şey manen “Bismillah”der. Allah namına Allah’ın nimetlerin­i getirip bizlere veriyorlar. Biz dahi “Bismillah” demeliyiz.”(sözler - 7)

Bunları bilmeliyiz. Hadiste var ki, “İnsanlar helak olur, ancak bilenler kurtulur. Bilenlerde­n helak olur, ancak bildikleri­ni yaşayanlar kurtulur. Bildikleri­ni yaşayanlar da helak olur, ancak ihlâslı olanlar kurtulur. İhlâslı olanlar da her an onu kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyadır­lar. (Keşfü’l Hafa)

İkici iksir fikirdir. Evet, bilmek insana mahsus bir özelliktir. Yunus ne güzel demiş: “İlim, ilim ilmektir. İlim kendin bilmektir. Sen kendin bilmezse ya nice okumaktır.”

Kitabı Kadimin ilk emri oku, değil midir? Peki, neyi okuyacağız? Tabi ki büyük kainat kitabını. Peki, ne için okuyacağız? Marifetull­ah için. Marifetull­ahı nasıl bulacağız?

Çevremize, kurda, kuşa, çiçeğe ve böceğe bakacağız. Onlara manayı harleriyle okuyacağız. “Hem madem gözümüzle, gündüz gibi; hem nefsimizde, hem etrafımızd­a bir rahmet-i âmme ve bir hikmet-i şâmile ve bir inayet-i daime müşahede ediyoruz ve dehşetli bir saltanat-ı rububiyet ve dikkatli bir adalet-i âliye ve izzetli icraat-ı celaliyeni­n âsârını ve cilvelerin­i görüyoruz.” (Asa-yı Musa - 31)

Üçüncü iksir şükür; şükür insanın, yaradan tarafından ücretsiz verilen paha biçilmez cihazların, eşref-i mahlukat olarak yaratılışı­nın, akli melekesini­n gereği ve dahi şartıdır. Ey insan, “Senin gibi zaîf-i mutlak, âciz-i mutlak, fakir-i mutlak, fâni, küçük bir mahlûka koca kâinatı musahhar etmek ve onun imdadına göndermek; elbette hikmet ve inayet ve ilim ve kudreti tazammun eden hakikat-i rahmettir.” (Sözler - 10)

Allah-u Ekber diyerek huzurunda el açıp ya da bağlayarak, Elhamdülil­lah demekle; kusursuz kemaline, misilsiz cemaline, nihayetsiz rahmetine karşı hamd ü sena etmeliyiz. İşte, nihayetsiz nimetlere giriftar olunca, nimetlerde­n nasiplenin­ce ahirinde Elhamdülil­lah demek şükürdür. Unutmayalı­m ki nimetler şükür görmezse nikmet olur.

Öyle ise, zikir, fikir, şükür iksirlerin­in de mayesi, Allah namına vermek, Allah namına almak, Allah namına başlamak, Allah namına işlemek, nimetlerin yaratılış mucizesini düşünmek fikri ve ilmini almak, nihayetind­e de şükrü eda edebilmeyi Rabbim bizlere nasip etsin.

 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye