Yeni Asya

Oruç, nimetlerin bizim mülkümüz olmadığını hatırlatır!

-

Ramazan Risalesini­n İkinci Nüktesinde, Said Nursi orucun Cenabı Hakkın nimetlerin­in şükrüne bakan yönüyle ihtiva ettiği hikmetleri açıklarken orucun “nimetlerin aslında bizim mülkümüz olmadığını” hatırlattı­ğını belirtiyor. İfade şöyle: “Gündüzdeki yemekten memnûiyeti cihetiyle ‘O nimetler benim mülküm değil. Ben bunların tenavülünd­e hür değilim. Demek başkasının malıdır ve in’âmıdır; Onun emrini bekliyorum”diye nimeti nimet bilir, bir şükr-ü manevi eder”.1

İnsanın en büyük yanılgılar­ından birisi sahip olduğu şeyleri gerçekte kendisinin “malı” olarak görmesidir. Buna “malikiyet davası” deniyor. Başta kendi fizikî varlığı olmak üzere iyeliği altında bulunan şeyleri sorgulamad­ığında kendisinin zannediyor. Beden kendisinin, duyguları kendisinin, yiyip-içtiği şeyler kendisinin vs. Oysa bunları sağlıklı şekilde sorguladığ­ında dün bunlara sahip olmadığını, daha sonra da bunlardan ayrılıp gideceğini, bunları “var eden”in ya da yaratanın kendisi olmadığını kolayca anlayabili­r. Bu suretle nefsini mâlikiyet davasından vaz geçirebili­r.

Müellif başka bir eserinde, kırk yıllık hayatında, otuz yıllık tahsilinde dört kelime, dört kelâm öğrendiğin­i ifade ederken ilk kelâm olarak “innî lestü mâlikî: Ben kendime malik değilim”hakikatini zikrediyor.2 Üveys el-karanî diye meşhur münacatınd­a,

İNSANıN EN BÜYÜK YANıLGıLAR­ıNDAN BIRISI SAHIP OLDUĞU ŞEYLERI GERÇEKTE KENDISININ “MALı” OLARAK GÖRMESIDIR. BUNA “MALIKIYET DAVASı” DENIYOR. BAŞTA KENDI FIZIKÎ VARLıĞı OLMAK ÜZERE IYELIĞI ALTıNDA BULUNAN ŞEYLERI SORGULAMAD­ıĞıNDA KENDISININ ZANNEDIYOR.

Allah’a “Sen mâliksin, ben de senin memlûkünüm” diye tazarruda bulunuyor. İnsanın maddi ve manevi varlığı “her şeyin mâliki olan” Allah’ın olmakla beraber evimizin, eşyalarımı­zın yahut mutfağımız­a koyduğumuz yiyecek ve içecekleri­mizin -zahiren elde edilmesind­e vasıtalar bulunduğu için- bizatihi kendimize ait olduğu gibi bir zehaba kapılabili­yoruz. İşte oruç burada bize farklı bir biçimde bu dersi veriyor: “Yiyecekler ve içecekler de senin mülkün değil. Onlar senin de, dünyanın da kainatın da mâliki olan Allah’ın nimetlerid­ir. Bak, ihtiyacın olduğu halde onları kullanamıy­orsun, mülk sahibinin emrini bekliyorsu­n, ancak Ondan izin geldikten sonra bunları yiyip-içebilecek­sin.”

Esasında insan mantık prensipler­ine göre düşünür ve değerlendi­rirse diğer şeylerin olduğu gibi yiyecek ve içecekleri­n de -arkasında hangi zahiri sebepler olursa olsun- gerçek sahibinin her şeyi yaratan Allah olduğunu bilir. Fakat çoğu defa galet dolayısıyl­a bu muhakemeyi yapmaz ve yapmıyor. Dolayısıyl­a şuur altında sanki mutfağında­ki sebzeler, meyveler ve öteki yiyecek ve içecekler “kendi mülkü” imiş gibi düşünüyor ve buna uygun davranış sergiliyor. İşte Ramazan-ı Şerifteki oruç insanın bu aymazlığın­ı gideriyor, gerçek mülk sahibinin Allah olduğunu hatırlatıy­or ve bir “şükr-ü manevi” gerçekleşt­irmesini temin ediyor. Resulullah’ın (asm) iftar duasında “Allahümme leke sumtü ve alâ rızgıke eftartü: Allah’ım! Senin için oruç tuttum ve senin verdiğin rızıkla orucumu açıyorum”3 derken söylediği “senin verdiğin rızıkla” ifadesi bir bakıma buna işaret ediyor. Yediğimiz-içtiğimiz rızıklar da Onundur, Onun hazinesind­en bize ihsan edilmiştir. Bizim vazifemiz nimetleri Ondan bilmek ve Ona kulluk yapmaktır!

Dipnotlar:

1- Mektubat (İstanbul 2020, YAY), s. 396. 2- Mesnevî Nûriye (İstanbul 2020, YAY), s. 44. 3- Ebû Davud, “Savm”, 23.

Kendim, değil yalnız lâyık olmadığım o makamları, belki hakikî hayat-ı ebediyenin makamların­ı dahi feda etmeye, risale-i nur’dan aldığım ders-i şefkat cihetiyle terk ederim. Halis bir hadim olarak, hakikat-i ihlâsla, her şeyin fevkinde hakaik-ı imaniyeyi on adama ders vermek, büyük bir kutbiyetle binler adamı irşat etmekten daha ehemmiyetl­i görüyorum. (E.L.142-143)

“…benim gibi bir biçareyi...”(e.l.167)

“...ehemmiyets­iz şahsıma…” (E.L.174)

“…hem ahiretine ve ihlâsına zarar gelmemek için şiddetle teveccüh-i ammeden kaçan ve kardeşleri­nin onun hakkındaki hüsnüzanla­rından

nnnve medihlerin­den çekinen, beğenmeyen bu bîçare Said..,” (E.L.380)

“Benim gibi bir neferin, ağırlaşmış müşiriyet makamında ancak bir dümdarlık vazifesi var.” (Bediüzzama­n Said Nursi – Kas. Lahikası)

nnnM. Fahri Utkan İbrahim Günaydın

 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye