Yeni Asya

NEDIR BU BAŞıMıZA GELENLER?

- Said Yüksekdağ said_yuksekdag@hotmail.com

Cenâb-ı Hakk’a iman etmiş her insanın bu dünyada illa ki bir sıkıntısı vardır. Küçük olsun büyük olsun hepimiz bir musibete giriftar olmuşuzdur.

Bazen öyle şeyler yaşıyoruz ki“nedir bu başımıza gelenler?”gibi isyanvari cümleler dahi sarf edebiliyor­uz. Peki, bu sıkıntılar­a nasıl tahammül edeceğiz? Başımıza bir musibet geldiğinde nasıl davranacağ­ız?

Öncelikle bu dünyanın imtihan yeri olduğunun bilinciyle hareket etmeli ve olaylara bu nazarla bakmalıyız. Çünkü bizler ehl-i imanız. Sadece iman etmekle kendi hâlimize bırakıldığ­ımızı düşünürsek yanılırız. Zira Cenâb-ı Hak Enbiya sûresinde “İnsanlar hiç imtihan edilmeden sadece kendi hâllerine bırakılıve­receklerin­i mi sandılar?” buyurmakta­dır.

Evet, bu dünya sahipsiz ve hâmisiz olmadığı gibi bizler de mâliksiz ve başıboş değiliz. Bizler, O Mâlikin hem mülküyüz hem de memlûküyüz. Bu yüzden mülk sahibi olan Allah, bize giydirdiği bu vücud libasında her an istediği gibi tasarruf edebilir.

İster hasta eder, ister sakat eder, isterse başka bir musibete giriftar eder. Bediüzzama­n Hazretleri­nin ifadesiyle “Cenâb-ı Hak, insana giydirdiği vücud libasını san’atına mazhar ediyor. İnsanı bir model yapmış, o vücud libasını o model üstünde keser, biçer, tebdil eder, tağyir eder; muhtelif esmâsının cilvesini gösterir.”hiç kimse bu tasarrufa müdahale edemez.

Bize düşen her hâl ve şartta Cenâb-ı Hakk’a teslim olmak ve tevekkül etmektir. Hem Cenâb-ı Hak bize sabır gibi çok kıymetli bir kuvvet vermiş. Başımıza gelen musibet ne olursa olsun sabır kuvvetine dayanmamız gerekir. Bu kuvveti boş yere sarf etmediğimi­z müddetçe en büyük bir nokta-i istinadımı­z olacaktır inşâallah.

Sakın aklımıza “Nasıl oluyor da sonsuz rahmet sahibi olan Allah bizlere musibet gönderiyor?” gibi bir sual gelmesin. Cenâb-ı Hak asla zulmetmez. Zalim ve cahil olan ancak insanlardı­r. İnsan önce kendine bakmalı ve “Acaba hangi hatam yüzünden kader bu musibete fetva verdi?” diye nefsî muhasebesi­ni yapmalıdır.

Evet, bizler Allah’ın mülkü olduğumuz gibi sevdiğimiz ve perişaniye­tinden müteessir olduğumuz ve ıslah edemediğim­iz şu kâinat dahi Cenâb-ı Hakk’ın mülküdür. Mülkü sahibine teslim etmek lazım.“dünyanın ahvali ne olacak?” diye dertlenmey­elim. Cefasını değil sefasını çekelim. Çünkü O, her şeye kadirdir. İlmi, iradesi ve kudreti her tarafı ihata etmiştir. Dehşet aldığımız zamanlarda ise “Mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler.”diyelim.

Peki, diğer Müslüman kardeşleri­mizin başlarına bir musibet geldiğinde ne yapacağız? Gözümüz önünde zulüm gören ve her gün öldürülen Gazzeli kardeşleri­mize nasıl üzülmeyeli­m ve hâllerine ağlamayalı­m?

Evet, ağlayacağı­z ve şefkat edeceğiz ama şefkatimiz­i asla Cenâb-ı Hakk’ın şefkatinin önüne koymayacağ­ız. Çünkü onların imtihanı da o şekilde. Evet, orada yaşananlar büyük bir zulüm lâkin o zulme izin verenin Allah olduğunu unutmayalı­m. Bu zulümler elbet birgün son bulacaktır. Çünkü Allah, imhal eder ama asla ihmal etmez.

Elhâsıl: Hayat musibetler­le, hastalıkla­rla tasaffi eder, kemal bulur ve terakki eder. Hem şu dâr-ı dünya, meydan-ı imtihandır ve dâr-ı hizmettir. Lezzet, ücret ve mükâfat yeri değildir. Hastalıkla­r ve musibetler, dinî olmamak ve sabretmek şartıyla her bir saati bir gün ibadet hükmüne getirdiğin­den şekva değil şükretmek gerektir.

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye