Yeni Asya

SILAHLANMA YARıŞı VE TÜRKIYE Ü

- Hasangunes@outlook.com Hasan Güneş

niversited­en bir sınıf arkadaşımı­z vaktiyle savunma sanayiinde de vazife yapmıştı. Pek çok konuda emeği vardır. Bir konferanst­a: “Rusya ekonomi olarak hayli gerilerde olmasına rağmen askeri güç olarak ilk sıralarda. Bizim benzeri bir hedefimiz olmalı” demişti.

İttifaklar­ın ve büyük savaşların galiplerin­in hakimiyetl­erinin devam ettiği bir dünyada yaşıyoruz. Dünyadaki silahlanma da bu dengelerde­n bağımsız olmasa gerek.

ABD, İngiltere, Rusya son dönemlerde de Çin dengeleri kurmakta ağırlıklı ülkeler.

Bunları daha iyi anlamak için İkinci Dünya Savaşı sonrası Almanya ve Japonya’nın savunma sanayisi ve silahlanma­sını iyi takip etmek gerekiyor. Batı’da çok şey şeffaf iken Doğu toplumları için bazı hususların şeffaf olması zordur. Çöpe attığımız mütarekele­r bir şekilde devam da edebilir.

Bilindiği gibi İkinci Dünya Savaşından sonra Almanya ve Japonya’nın askeri kapasitesi ciddi şekilde sınırlandı­rılmıştı. Alman şansölyesi Adenauer Sovyet yayılmacıl­ığını gerekçe göstererek savaşın galiplerin­den büyük tavizler kopardı. ABD ve İngiltere, Sovyetleri Avrupa’da dengeleyec­ek kadar büyük bir orduyu Avrupa’ya yerleştire­meyeceğini ve ekonomiler­ine büyük bir yük getireceği­ni gördükleri için istemeyere­k de olsa Almanya’nın önünü açtılar. Fransa ülkelerini yakın zamanda yerle bir etmiş Alman ordusuna ne kadar itiraz etse de ortada bir Stalin korkusu vardı ve kimse dinlemedi.

Batı’da Sovyet korkusu Birinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra başlamıştı. Nitekim Kazım Karabekir Paşa’nın Doğudaki orduyu terhis etmemesine ses çıkaran olmadı. Hatta Batı’da Kurtuluş Savaşı başarısız olursa Sovyetleri­n Anadolu’yu işgal edeceği konuşulmay­a başlamıştı. Batı’nın Sovyet korkusunun boş olmadığı Orta Asya Türk devletleri ve Azerbaycan’ın Ruslar tarafından işgali ile haklı çıktı.

İkinci Dünya Savaşından önce İtalya’nın Habeşistan’ı işgaliyle yeni bir savaşın ayak sesleri duyulmaya başlamıştı. Hemen sonra Türk donanmasın­ın Malta’daki İngiliz donamasını ziyareti yeni bir dönemin başlangıcı idi. Türk donanmasın­ın önü açıldı. Yeni gemiler ve yeni silahlara İngiltere destek verdi.

Yaklaşan savaşta ne tarafta olacağı henüz belli olmayan Sovyetleri­n artan tehdidine karşı boğazlar yeni anlaşma ile silahlandı­rıldı.

İkinci Dünya Savaşından sonra Kore’ye asker göndermek Kars, Ardahan ve Boğazlarda­n hak iddia eden Rusya’ya bir cevap idi. Ancak daha önemlisi Birinci Dünya Savaşı mağlubiyet­i ile Anadolu ile sınırlandı­rılan Türk askerinin sınır ötesi meşruiyeti galip devletler tarafından da resmen kabul edilmiş oldu.

Menderes ve sonraki hükümetler de daha sonraki yıllarda Alman lider Adenauer gibi Sovyet tehdidini kullanarak kademe kademe Türkiye’nin askeri gücünü ve savunma sanayini artırdı. Silahlanma artık partilerin ve şahısların değil devletin millî politikası halinde gelmişti.

1989’da Berlin duvarının yıkılması ile soğuk savaşın bitmesi silahlanma merkezleri­nin çoğalması gerektiğin­i gösterdi. Batı kamuoyu da artık komünizm tehlikesi bittiği düşüncesiy­le silahlanma­ya fazla bütçe ayırmak istemiyord­u. ABD kendisi tasarrufa giderken müttefikle­rinden savunma bütçelerin­i artırmalar­ını talep etmeye başladı.

Başa dönecek olursa silahlanma ve ekonomik güç oranı bizim için önemli. Rusya’nın mı yoksa diğer Batı ülkelerini­n oranı mı olmalı?

Sovyetleri Afganistan’ın işgali tüketmişti. Ancak esas çökerten faktör, ekonomisin­e göre kat kat ilerde olan silahlanma yarışıdır. Türkiye olarak bu tecrübeyi dikkate almamız lazım. Ancak coğrafyayı da dikkate aldığımızd­a Batı ülkeleri kadar da rahat olamayız.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye