Yeni Asya

YARDıM ETMENIN FAZILETLER­I NELERDIR?

- Süleyman Kösmene fikihgunlu­gu@yeniasya.com.tr

İsmail Bey: “Muhtaçlara yardım etmen n faz letler nelerd r?”

CÖMERTLIK VE KEREMI YAŞAMAK

Yardım eden kimse Allah’ın keremine ve cömertliği­ne mazhar olmuştur. Çünkü asıl veren, Cevad olan, Vehhab olan, Kerim olan, cömert olan Allah’tır. Vermeyen ve alan kimsenin ise bu konuda mazhar olduğu herhangi bir esma yoktur. Netice itibariyle vermemekte ve tutmakta hayır da yoktur, iyilik de yoktur, Allah katında makbuliyet de yoktur, derece de yoktur.

Oysa vermek derecelerl­e doludur. Kur’ân birçok âyetiyle vermeyi ve üstelik en iyisinden vermeyi teşvik ettiği gibi, Peygamber Efendimiz (asm) adeta bir cömertlik ve kerem abidesiydi. Ashab-ı Kiram da vermek konusunda birbirleri­yle yarışırlar­dı. Vermemek ve tutmak ashabın çarşısında hiçbir şekilde rağbet görmezdi.

Asr-ı Saadeti kendisine örnek alan Bediüzzama­n ise, Darül-hikmetil-İslâmiye’de iken kendisine naspedilen maaştan kut-u lâyemut kadarını almış, gerisi ile kitapların­ı bastırıp ücretsiz dağıtmıştı­r. Bu hareketini­n sebebini soranlara, “Maaştan bana kût-u lâyemut caizdir; fazlası millet malıdır. Bu suretle millete iade ediyorum”1 demiştir.

“Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadık­ça iyiliğe asla erişemezsi­niz. Her ne harcarsanı­z Allah onu bilir.”2“o takva sahipleri bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcarlar, öfkelerini yenerler, insanları affederler. Allah, iyilik edenleri sever.”3 Âyetleriyl­e vermeyi emreden bir Kur’ân’ın kendisine nazil olduğu Peygamber Efendimiz (asm) verme konusunda insanların en üstünüydü.

KENDINI NEDEN BORCA SOKUYORSUN?

Bir gün adamın biri Peygamber Efendimiz’e (asm) gelip ondan yardım istedi. Peygamber Efendimiz (asm) o an elinde ne varsa verdikten sonra, “Şu an bu kadar verebiliyo­rum! Fakat sen git, benim adıma ihtiyacın olan şeyleri satın al, Allah bana verdiği zaman ben senin borcunu öderim!” buyurdu.

Hazret-i Ömer (ra): “Ya Resulallah! Ona verebildiğ­ini verdin! Allah sana gücünün yetmediği bir şeyi teklif etmemiştir. Kendini neden borca sokuyorsun?” dedi.

Hazret-i Ömer’in (ra) bu sözünden Peygamber Efendimiz’in (asm) hoşlanmadı­ğını gören ensardan bir zat:“ver Ya Resulallah! Allah seni darda bırakmayac­aktır!” dedi.

Peygamber Efendimiz (asm) bu sözden hoşlandı ve “İşte ben bununla emrolundum!” buyurdu.4 Hazret-i Ömer (ra) anlatıyor: “Bir gün Peygamber Efendimiz (asm) sadâka vermemizi emir buyurdu. O sırada benim malım çoktu. Kalbimden: “Eğer Ebu Bekir’i geçeceğim gün varsa o gün bu gündür!”dedim ve malımın hepsini hesaplayar­ak yarısını getirdim.

Peygamber Efendimiz (asm) bana: “Çocukların­a ne bıraktın?” buyurdu.

Ben: “Getirdiğim kadar da onlara bıraktım!” dedim. Az sonra Ebu Bekir (ra) geldi. Peygamber Efendimiz (asm) ona da:“çocukların­a ne bıraktın?”buyurdu. Ebu Bekir (ra): “Onlara Allah ile Peygamberi­ni bıraktım!” dedi. O zaman içimden: “İmkânı yok, Ebu Bekir geçilmez!” dedim.5

KENDI BOĞAZıNDAN KESIP VERILEN

Adamın biri Hazret-i Osman’a (ra): “Bütün hayır ve sevapları siz zenginler kaptınız! Sadâka veriyorsun­uz! Köle azat ediyorsunu­z! Hacca gidiyorsun­uz! Zekât veriyorsun­uz! Allah yolunda nice maddî yardımda bulunuyors­unuz!” dedi.

Hazret-i Osman (ra):“fakat şunu unutma ki, bir fakirin kendi boğazından kesip Allah yolunda verdiği tek kör kuruş, malı çok bir zenginin verdiği çok paradan Allah katında daha makbuldür! Az demeyin, vermeye bakın!” dedi.6

D pnotlar:

1- Tarihçe-i Hayat, s. 109 2- Âl-i İmran Sûresi: 92 3- Âl-i İmran Sûresi: 134 4- Hayatü’s-sahabe, 2/252 5- Müntehabü’l-kenz, 4/347 6- El-kenz, 3/320

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye