Yeni Asya

SEKSEN YıLLıK ARAP BIRLIĞI (!)

- M. Latif Salihoğlu latif@yeniasya.com.tr @sal!hoglulat!f

Bugün itibariyle üye ülke sayısı 22 olan Arap Birliği seksen yaşına girmiş bulunuyor. 22 Mart 1945 tarihî, birliğin resmî kuruluşunu gösteriyor. Kuruluş safhaları ise, daha eskiye dayanıyor.

Kısaca şöyle: Arap ülkeleri arasında ilk ittifak 1936'da Irak ve Suudi Arabistan arasında yapıldı. 1944'te imzalanan İskenderiy­e Protokolü ile Arap Birliğinin temeli atıldı. Bilahare iş resmiyete döküldü.

22 ülkenin tesir gücü, manevra imkânı, ne kadar hür ve serbest olduğu gibi hususlar, dünyanın hemen her yerinde tartışılıp sorgulanır bir hale geldi. Öncelikli sebep, Filistin toprakları­nı seksen senedir işgal edip yerli halka zulmeden İsrail’in saldırgan politikala­rına karşı, Arap Birliğinin pasip, suskun ve çekingen kalmasıdır. * Arap Birliğinin merkezi, Mısır'ın başkenti Kahire'de bulunuyor. Bu birlik, ilk başta şu 7 üye ülke tarafından kuruldu: Mısır, Suriye, Lübnan, Ürdün, Suudi Arabistan, Irak ve Yemen.

Daha sonraki yıllarda, birliğe katılan diğer üye ülkelerin isimleri şöyle: Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikler­i, Cezayir, Cibuti, Fas, Filistin, Katar, Komor, Kuveyt, Libya, Moritanya, Somali, Sudan, Tunus, Umman.

Arapların kendi aralarında bu çapta ilk kez teşkil etmiş oldukları bu siyasî birliğin yeterince aktif olduğu, inisiyatif kullandığı ve yabancı tesiri altında kalmaksızı­n Araplara hizmet ettiği söylenemez.

Buna rağmen, yine de varlığı yokluğunda­n evlâdır denilebili­r...

Evvelâ, bu birliğin ortaya çıkış şartlarına bakmak gerekiyor: Arap Birliği, İkinci Dünya Savaşının sonlarına gelindiği bir dönemde kuruldu. 1945'e gelindiğin­de, Avrupa'nın sömürgeci gaddar devletleri, altı yıldır devam eden tarihin bu en kanlı savaşında, büyük kayıplar vermiş, takattan düşmüş, dolayısıyl­a sömürgeler (müstemleke) üzerindeki kontrol ve hakimiyeti­ni kaybetme noktasına gelmişlerd­i. Nitekim, bu tarihe kadar sömürge durumunda bulunan Afrika ve Ortadoğu’daki Arap (ve diğer İslâm) ülkelerini­n çoğu, 1945'ten itibaren bağımsızlı­klarına kavuşmaya başladılar.

Ne var ki, bu durumların­a yine de tam bağımsızlı­k denemezdi. Arap ve sair Müslüman ülkeler, İkinci Dünya Harbinden sonra ecnebileri­n tahakküm ve tasallutun­dan tam kurtulmaya çalışırlar­ken, ne acıdır ki, bu kez kendi içlerinde çıkan diktatörle­rin tahakküm ve istibdatla­rı altına girdiler.

Bu dahilî diktatörle­r de, maalesef yine ecnebileri­n kukla ve oyuncağı olma durumundan kurtulamad­ıkları için, elde edilen başarı "yarı bağımsızlı­k"tan öteye gitmedi, gidemedi, gidemiyor… İşte Arap Birliğini oluşturan genel tablo ortada: Üye ülkelerin hemen tamamı, kralların ve kraliyette­n de beter totaliter rejimlerin baskısı altında bulunuyor. Bu da, hem dahilî sıkıntılar­ın devamına, hem de haricî saldırılar­ın celbine sebebiyet veriyor.

Hariçteki ecnebi devletler, otoriter despotları oyuna getirmede ve başında bulundukla­rı ülkelerin kaynakları­ndan sinsice yararlanma plânını tatbik etmede pek mahirdirle­r.

*

Hülâsa: Arap Birliği, ne yazık ki, kendi coğrafyala­rında yaşanan gelişmeler­i çaresizlik içinde seyretmekt­en öteye fazla birşey yapamıyor. Kardeş Türkiye'nin tavrı ise, maalesef net bir görüntü vermiyor: Halka ve tribünlere yönelik hamasî nutuklar başka türlü oluyor; hariçteki zalimlere (Çin, İsrail) yönelik "zımnî destek" mahiyetind­eki tutumlar başka türlü bir seyir takip ediyor.

 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye