Sinirlerin şifası: Oruç
Halk arasında oruçluyken sinirlerin bozulduğu, hassasiyetin arttığı ve normal zamanda gösterilmeyen tepkilerin verildiğine inanılır. Bu inanışın hurafe olduğunu, ilmi ve dini bir dayanağının olmadığını en başta belirtmek isteriz. Bazılarında görülen bu hâl nefise uymakla ilgilidir. Aksine oruçta sinir sistemi tam bir rahatlama içindedir. Bir ibadeti yerine getirme mutluluğu bizdeki gerginliklerin, huysuzlukların hemen hemen tümünü yok eder. Daha içten bir teslimiyetle kederlerimiz bile kaybolur.
Günümüzün en önemli tıp sorunlarından olan stresler böylece büyük ölçüde kalkar. Abdest ve orucun müşterek özellikleri ile çok ciddi bir düzene kavuşan kan dolaşımı, sinir sistemindeki sağlığın pek açık bir müjdecisidir.
Sinir sisteminde etkili iç salgı bezlerindeki
nnCenk Çalık
dinlenme de, orucun bu sisteme sağladığı yararların bir parçasıdır. Ramazan boyunca ibadet zevki ile huzura kavuşan bilinçaltı adeta yıkanmış gibi sinir sistemindeki gerginlikleri tümü ile siler.
Ramazan ayı, Allah ile yakınlaştığımız bir aydır ve bu yakınlaşma bizde güven duygusunun artmasını sağlar. Stresli ve kaygılı kişilerin sıkıntılarının giderilmesinde oruç tutmanın önemli bir rolü vardır.
Oruç tutarak belirli bir zaman boyunca yemek yemeyip bir şey içmemeye alışan kişinin, sabretme özelliği artar ve bu özellik insanlar için önemli bir psikolojik gelişmedir. “Oruç, sabrın yarısıdır.”(İbn Mace,sıyâm 44.) hadisindeki bu hakikat huzur için yaşanır.
Hayatı boyunca açlık çekmeyen kişi, yoksul ve aç kişileri anlayamaz. Fakat bu kişi oruç tutarak aç kalmanın ne demek olduğunu anlar ve yoksul kişilere karşı merhamet duygusu gelişir. Bu sayede de toplumda yardımlaşma oranı artmış olur.
Mezkûr hakikatler iç huzuru sağladığı gibi sinir sisteminin de rahatlamasına vesile olur…
İbrahim Günaydın
içinde yaşatmaktı.
İşte bu maksatla peygamberimiz; Yahûdiler, Müslümanlar, müşrikler ve Hıristiyanlarla anlaşıp ittifak etti.
Bu antlaşma ve ittifaka göre: Eğer Medîne’ye veyâ Medine’de yaşayan grub ve kabîlelerden birine bir saldırı olduğu taktirde, bu saldırıyı bütün kabîleler önleyeceklerdir. Bu zarar ve saldırıyı önlerken, her kabîle kendi masralarını kendileri karşılayacaktır.
Müslümanlara bir zarar ve saldırı olursa, Yahûdi kabîleleri müslümanları koruyacak, Yahûdilere bir zarar ve saldırı olursa, müslümanlar da Yahûdileri koruyacaklardır.
Sonuçta, Medîne’de yaşayan dîni ve ırkı farklı gruplar bu anayasaya imza attılar. Huzur, mutluluk, emniyet, adâlet ve güven içinde yaşadılar. Böylece can ve mal emniyetini sağladılar.
İşte bundan dolayı, peygamberimizin yaşadığı bu asra,“huzur ve mutluluk asrı” anlamında “Asr-ı Saâdet” dendi.
Sonrada bu anayasanın bâzı maddelerini Yahûdiler ihlal ettiler. Peygamberimiz de huzûru kalıcı kılmak için onları Şam’a sürgün etti.
Îman, istikâmet, ihlâs üzere kalınız.