Ebedî HAYAT ARKADAŞLIĞI
düşünce adeta bir turnusol gibi kişinin dünya ve ahiret görüşünden ve ahlâkından haber verir. Bekaya dair düşünceleri olmayanın “abd” olma düşünceleri de yoktur. “Abd” olmayan bir insanın evlilik mülahazaları da sadece nefsin tatmininden öte geçemeyen sığ ve hayvanî bir algıdan ibaret olacaktır.
İşte tam bu noktada Bediüzzaman iki şeyden endişe duyuyor. Kadınlar açısından ebedî hayat namzetliğini bozacak şeyin “tesettürsüzlük”, erkekler açısından ebedî hayat arkadaşlığını bozacak şeyin ise “tahakküm” olduğu tespitini yapıyor. Bediüzzaman’ın birkaç sayfada anlattığı bu çok önemli tespitlerin içerisinde bugün modernizmin getirdiği birçok hastalığın tedavileri bulunmaktadır.
Bugün gelinen noktada modernizmin kadınlara kendine özgü bir özgürlük algısı sunması neticesinde, kadınların kafaları karışmıştır. Ben merkezli çözülmenin belki de ilk başladığı nokta kadınlar olmuştur. Fıtrata mugayir söylemler neticesinde kadın, fıtratı ile ona empoze edilen arasında kalmıştır. Ne kadar güçlü ve zengin olursa olsun fıtratı gereği bir erkek tarafından himaye edilmeye, şeat duyulmaya, özen gösterilmeye ihtiyaç hissetmeye devam etmiştir.
Bu süreçte erkek cephesinde de ciddî problemler baş göstermiştir. Erkekler de kendilerini nereye konumlandıracaklarını bilmedikleri için şaşkınlaşmış, hayat algısının “ahirete imanla” şekillenmemesi neticesinde, “Hayat benimle başlar ve benimle biter” anlayışı, dünyadan en yüksek hazzı almaya odaklanarak erkekleri kayıtsızlığa sürüklemiş “asgari gayret, azami zevk” adeta hayat hedeleri olmuştur. Neticesinde kayıtsız ve sorumsuz erkek tipleri ortaya çıkmıştır.
Ben merkezli hayat algısı, erkeklerde sorumsuzluk olarak tecelli ederken, kadınlarda kendini ön plana çıkarma olarak tezahür etmiştir. Hayatın anlamındaki kayboluşla alâkalı olarak, önce fıtratlar sonra roller bozulmuş ve evlilik algıları “ebedî bir hayat arkadaşlığından sınırlı bir hayat arkadaşlığına” dönüşmüştür.