AZ YER, AZ UYUR, AZ KONUŞURDU
Akşam namazını ve tesbihatı müteakip birkaç saat istirahat eder, sonra kalkıp bütün gece evradla, zikirle, ibadetle meşgul olurdu. Hizmetindeki talebeleri, onun hiç uzanarak yattığını görmediklerini söylerlerdi. Sabah namazını talebeleri ile eda eder, duha vaktine kadar onlarla birlikte Risâle okurdu.
Kuşluk ve akşam olmak üzere günde iki öğün yerdi. Ekseriyetle pirinç ve şehriye cinsinden az miktar çorba yapar veya yaptırır, yemeğini odasında yalnız yerdi. Sağlıklı beslenmesine dikkat eder, bazı öğünler yumurta, bal, hurma, incir, üzüm, erik kompostosu gibi meyveler yer, talebelerine ve misafirlerine de ikram ederdi. Arada bir kuzu etli, yoğurtlu, mugaddi yemekler yaptırırdı.
Çok zehirlenmekten ileri gelen tesemmüm hastalığının hararetini aldığı için yaz kış soğuk veya buzlu su içerdi. Dağların yüksek yamaçlarındaki kaynaklardan getirttiği suyu yemekten önce içer, yemek sırasında herhangi bir şey içmezdi. Çayı günde iki kez, yemekten en az iki saat kadar sonra birkaç bardak içer her bardağa iki üç damla limon damlatırdı.
Günlük hayatın akışını teşkil eden bu gibi maddî ve zahirî unsurların intizamına, insicamına, temizliğine itina gösteren Bediüzzaman mümkün olduğu kadar nazarlardan uzak durmaya çalışırdı. Bilhassa akşamdan sabaha kadar hizmetini gören talebelerinin bile yanına gelmesine müsaade etmezdi.
“Ben kendimi beğenmiyorum, beni beğenenleri de beğenmiyorum. Cenab-ı Hak çok şükür beni kendime beğendirmemiş.”
Böyle diyerek ‘hayat-ı dünyeviye için ve şahsını mübarek, makam sahibi zannedip ziyarete gelenlere kapısını kapattı.’ (Mektubat, s:575) Böylece ‘tama’ ve maaş yüzünden bid’alara giren ve ihlâsı kaybeden âlimlere’ (Emirdağ Lahikası s: 52) ve onlara itibar eden avam-ı mü’minîne hayatî dersler verdi.