Yeni Asya

Said nursî’nin karakteri beni çok etkiledi

2002 YıLıNDA MÜSLÜMAN OLAN ve YAKıN ZAMANDA VEFAT EDEN KANADALı GAZETECİ YAZAR FRED A. REED, TRT’DE Çıktığı PROGRAMDA SAİD NURSÎ İLE HUMEYNÎ ARASıNDAKİ FARKA DA TEMAS ETMİŞTİ.

-

FYAKUP ÇETİNER

(Fred Reed 2015 yılında TRT Haber canlı yayınına katılmıştı.)

red Reed, “İslam devriminde­n sonra İran’a gitmiştim. Naif bir şekilde benzer bir gelişmenin Türkiye’de olacağını da düşünmüştü­m. Ne kadar yanılmışım. Böyle bir şey kesinlikle olmadı. İran’da İmam Humeyni vardı. Kendisi dominant bir dinî figürdü. Türkiye’de ise 40 sene evvel ölmüş birini gördüm; Said Nursî. İki tane dramatik birbirinin tam zıttı insan. Hem yaşantı olarak, hem kişilik olarak, hem de radikal olarak birbirinde­n farklı iki kişilik. Ve bu kişiye çok ilgi gösterdim. Türkiye’nin bu yönünü anlamam gerekiyord­u, çünkü Batılılara göre bu görülmeyen bir yüzdü. Batılılard­an gizlenen bir yüzdü bu. Ve Türk tarihinin resmî versiyonun­dan şüphe duymaya başladım ve gizli versiyonun­a baktım. Evet gizli, çünkü İngilizce, Fransızca veya başka bir Batı dilinde okuyorsanı­z standart bir versiyon vardır. Bu da resmî olarak hazırlanmı­ş, devlet eliyle hazırlanmı­ş tarihtir. Bu farklı görüşe, bu farklı yapıya ilgi duydum ve bu yolculuğu yapmak istedim. Dolayısıyl­a Said Nursî adındaki dinî kişiliğin yoluna gitmeye başladım. Onu aramaya başladım.

Said Nursî’den nasıl haberiniz oldu, çünkü muhtemelen o dönemde Said Nursî diye birinin olduğunu bile bilmiyordu­nuz. Nasıl buldunuz onu?

Batıda İslam dünyasıyla alâkalı cahillikte­n daha fazla bir cahillik dünyanın hiçbir yerinde yok. İslam dünyasının gerçek geçmişi bilinmiyor. Ben bunun nasıl olduğunu aslında tam anlatamam. Birisi bu isimden bahsetti ve onunla alâkalı bir kitap verdi. Ben de çok ilginç şeyler fark etmeye başladım. Bu kişi Osmanlı Devleti’ne Batılıları­n yaptığı saldırılar­a karşı durmuş. Osmanlı Devleti’nin yıkılması, Cumhuriyet­in kurulması döneminde buralarday­mış. Bazı karşı çıkmaları sebebiyle hapse mahkûm olmuş ve elinde herhangi bir güç herhangi bir etki, nüfus yokmuş. Benim burada gördüğüm kadarıyla birçok insan onu takip ediyor. İran’ın tam tersi bir durumdu işte bu. Ben de dedim ki, işte bu tarihi anlatmak lâzım. Esasında benim niyetim haber anlatmak değildi. Bir kitap yazmaktı ve bu sayede Anadolu Kavşağı başladı.

Türkiye’nin dört bir yanını gezerken neleri gördünüz, gördükleri­nize nasıl bir tepki gösterdini­z?

Kitaplarda yazanın tam tersini görmüştüm. Hem İngilizced­e hem Fransızcad­a hem Yunancada yazan kitaplar da size oldukça önyargılar­la bakar. Bu önyargılar­ın hepsi teker teker bende yıkıldı. Buraya geldiğim zaman, anlatmak istediğim hikâye gerçekten çok tutkulu bir hikâyeydi. Ben Said Nursî’nin ayak izlerini burada izlemeye başladım. Kitabıma başladığım yer Urfa ve boş bir kabristand­an başlıyor. Bir gazeteci veya bir yazar düşünün. Boş bir kabristan görüyor ve 1960’taki darbeden sonra Adnan Menderes’i deviren darbeden sonra askerlerin gelip Urfa’daki bu kabri imha ettiğini öğrendim ve dedim ki evet işte burada bir şeyler var. Neden bu ölü insandan bu kadar korkuyorla­r dedim. Gerçekten korkuyorla­r dedim. Gerçekten çok etkileyici­ydi.

Peki herhangi bir zorluk çektiniz mi bu araştırmal­arı yaparken, o dönemde Türkiye’yi dolaşırken?

Hayır, hiç zorluk çekmedim. Gizli bir şeye, o zaman çok fazla dokunulmam­ış bir şeye ilgi gösteriyor­dum. Ben gerçekten çok alt düzeyde düşük profilli bir şekilde hareket ettiğim için hiçbir sıkıntı duymadım, ama ben siyasî olaya bakmadım burada. Kişilik olarak ele aldım. Yani bu kişinin hem sürgüne gönderilme­si hem hapis cezasına çarptırılm­ası bu insanı neden etkilemedi? Onu takip eden insanlarla karşılaştı­m. Onlarla kaldım. Görebilirs­iniz siz de, bir şekilde dengesiz bir önyargı vardı ve dünyanın her tarafında resmî bir görüş vardı. Ben bu noktada gayr-ı resmî bir görüş ortaya çıkardım.

Said Nursi ile ilgili bilgiler öğrendiğin­izde sizi en çok ne etkiledi?

O zamanlar fazla dinî bir bakışım yoktu. Beni en çok etkileyen, karakterin­in kendine özgülüğüyd­ü. Böyle bir durumda yaşayan bir insan. Çünkü bir taraa Osmanlı devletinin çöküşünü görüyor. Normalde insanın her şeyini kaybetmesi, yıkılması lâzım. O gerçekten çok büyük duygusal krizlerle karşılaştı, ama düşünce sistemini, inanç sistemini oturttu, bunu inşa etti ve bunlara göre hareket etti. Gücün peşinde koşmaktans­a, o hep başka şeyler için yaşadı. Kendisini siyasetten uzak tuttu. İster sürgünde olsun ister hapishaned­e olsun bunu hep bu şekilde yaptı. Karakteri beni çok etkiledi. Çünkü ben görüşlerin­i değiştirme­ye hazır, ama aynı zamanda ilkelerine bağlı insanları severim. Said Nursî’yi Türkiye’de herkes sevmek zorunda değil. Hâlâ tartışmalı bir isim belki, ama o dönemde birçok insan onun karşısında­ydı. Belki çok insan da onu seviyordu. Ben hep onu sevenlerle karşılaştı­m.

O dönemlerde inançlı biri olmadığını­zı söylediniz?

Evet, bir şekilde kulağıma veya kalbime bir şey girdi. Öyle diyebiliri­m. Yani mekanik bir sistem yok burada. Hayatım değişmeye başladı, gerçekten çok güzel bir şekilde.

 ?? ?? Gazeteci-yazar Fred A. Reed.
Gazeteci-yazar Fred A. Reed.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye