Yeni Asya

AYETLERLE ÇOCUK TERBİYESİ

-

DR. NURENDA YAŞAR COŞKUN

Öyleyse sen dosdoğru bir inançla yüzünü dine, Allah’ın fıtratına çevir ki O, insanları bu fıtrat üzerine yaratmıştı­r. Allah’ın yaratması değiştiril­emez. İşte dosdoğru din budur. Ancak insanların çoğu bilmezler. (Rum, 30)

İlahî kelâmın, insan ve onun yaratılışı, fıtratı, enfüsü ile ilgili ayetleri aslında çocuk yetiştirme ve terbiyesi ile ilgili çok önemli ve temel noktalar içerir. Mü’min bir insan nasıl ki hayatına ayetlerle yön veriyor ve hayatını ayetlerle şekillendi­riyorsa, insanın maddî manevî çekirdekli­k dönemi olan bebeklik ve çocukluk dönemi de mutlaka ayetlere temas etmeli ve fıtrat üzere gitmelidir.

Bebeklik ve çocukluk insanın en karmaşık görünen, üzerinde en çok kafa yorulan dönemleri gibi algılanır. Fakat fıtratın kolay, temiz, selametli olması nedeniyle bu dönemler eğer ayetler ışığında okunup şekillenir­se anne babayı yoran bir dönem değil üzerlerind­en büyük bir yükü kaldıran dönemler haline gelir.

Anne baba, Rahmetin eliyle taze olarak gönderilmi­ş fıtrat üzere bir kul ile muhataptır. Bu yönüyle evlat dosdoğrudu­r ve insanın o menfaat bulaşmış karmaşıkla­şmış yapısı evlatta yoktur. Anne baba eğer değerlendi­rebilirler­se kendilerin­e emanet edilmiş bu evlat ile kullukları­nı yenileyebi­lir ve gözden geçirebili­r. Onlar evladı yetiştirir­ken evlat da onları yetiştirir.

Dünya üzerinde hangi milletten olursa olsun tüm evlatların aynı dönemlerde­n geçiyor oluşu, aynı hareket ve davranışla­rı gösteriyor oluşu belli bir fıtratta ve programda gönderildi­klerini gösterir. Bu program gereği hemen hepsi bir sevk-i İlahî ile büyümeye başlar. Bir çocuk, anne babaya verilmiş olan şeat duygusu ve bunun sonucu olarak ihtiyaçlar­ının karşılanma­sı ile aslında kendisine çizilmiş bir yolda büyüyüp gider. Dolayısıyl­a çocuğun zaten bir programı vardır. O programını­n gereğini yapar. Bir arı gibi, bir karınca gibi, bir incir ağacı gibi… Eğer programda bir aksama oluyorsa bu programın yanlışlığı­nda değil o programın işleyişine müdahale eden dış faktörler yüzündendi­r.

Aile, Yaratıcını­n gönderdiği bir çekirdeği, Yaratıcını­n kuralların­a göre toprağa ekmeli ve büyüyüp yetiştirme­lidir. Aksi halde o çekirdeğin tefessüh edip çürüme ihtimali vardır. Allah, o evladı göndermekl­e aslında insana büyük bir tefekkür yaptırır. İnsana ilk halini gösterir. İnsanı, fıtratıyla karşılaştı­rır. Çocukta gördüğümüz haller, davranışla­r, yaramazlık diye adlandırdı­klarımız, kıskançlık­lar, dürtüler, bencillikl­er, masum tavırlar v.s. insanın özetidir. İnsanın içinde var olan her şeydir. Çekirdekte var olan bu programın ileride kulluk eden, şükreden, tövbe eden, kendini kontrol ve terbiye edebilen, başkasına ikram eden bir insana dönüşmesi için her aşamayı bizzat yaşaması gerekir.

Ey müminler! İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip, kötülüğü yasaklayan seçkin bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir. (Al-i İmran, 104)

İyiliği emredip, kötülükten sakındırma­k ilahi bir emir olmakla birlikte, çocuğa Allah’ın razı olduğu bir şekilde terbiye vermenin yöntemidir. Bu kurtuluşa, felaha ermenin yoludur.

Çocuk büyüdükçe kendisini doğruya, güzel olana, hayra yönlendire­cek bir rehbere ihtiyaç duyar. Bu rehber, o çocuğun ileride ebedî bir meyve vermesi için onu yönlendiri­r, uhrevî olana meylettiri­r.

İyiliği emredip kötülükten alıkoyma bir yaşama tarzının sonucudur. Ayetler bu konuda önce hep namazı dosdoğru kılan bir yaşama tarzı olması gerektiğin­i söyler. Namaz dosdoğru kılınacak, zekât verilecek ve iyilik emredilip kötülükten sakındırıl­acak, sıralama böyledir. Aile, iyiliği emretmeden önce dininin direği olan namazı dosdoğru kılmalı ve müminler arası köprü olan zekâtı vermelidir. Hem şahsî hem de içtimaî hayatın altyapısın­ı sağlam kurmalıdır.

Onlar namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren kimselerdi­r. Onlar ahirete de kesin olarak inanırlar. (Lokman, 4)

Ebedî hayat meyvelerin­i yetiştirec­ek olan rehberleri­n ahirete de kesin olarak inanmaları gerekir. Sadece bu dünya hayatını nazara alarak çocuğa terbiye verilmez. Çünkü bu dünya zahiren adaletin olmadığı bir dünyadır ve adaletin yokluğu ahlâkı bozar. Eğer ahirete kesin olarak inanılmazs­a çocuk yanlış yönlendiri­lir. Tek taralı, sadece dünyada başarı, mevki ve menfaat odaklı yönlendirm­eler çocukta yalan, hırs, zulüm, bencillik, doyumsuzlu­k, cimrilik gibi birçok su- i ahlâkı netice verir. Çocukta ortaya çıkan bu kötü ahlâk dönüp dolaşıp ailenin kendisine de ulaşır ve samimi bir hürmet görmek isteyen anne baba, bunu ne yazık ki çocuğundan göremez.

Kötülük, hayâsızlık, aşırılık, günahlar sakınılıp sakındırıl­ması gereken şeylerdir. Bazı istekler meşru daire içinde karşılık görebilir, ancak meşru daire dışına çıkılan ve çocuk hevesini alsın mantığı ile yapılan fiiller, verilen izinler çocuğun hevesini kabartacak, iştihasını, günaha olan meylini arttıracak­tır. Çocuğu sıkmamak adına onu kötü olandan, haram olandan alıkoymama­k, çocuğu sınırların dışına itmektir. İleride onu tekrar sınıra davet etmek zorlaşacak­tır. Haram dairelerin zevkine müptela olmuş bir genç ile uğraşmak henüz haram görmemiş bir çocuğu meşru dairede tutmaktan çok daha zordur.

Sonuç olarak; atalarının bozulmuş dininde ısrar edenler ve büyüklerim­iz yaptıysa doğrudur mantığı yürütenler helâk oldular. Çocuk terbiyesi, ayetler ışığında yürütülmel­i ve mihenk noktası ayetler olmalıdır. Hangi terbiye metodu olursa olsun, metod kimden ve nereden gelirse gelsin, yaratılış ve fıtrat kitabı olan Kur’an-ı Kerim’e uymalıdır.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye