Tahassüngâhımıza neler zarar veriyor ?
BEKLENTİLER
Şer’an mükellef olunan temel vazifelerin yapılması beklentisi. Bu konuda eşimizden, maişet, hamiyet, muhabbet ve hürmet gibi beklentilerimiz vardır. Bunların talebinde olmak beklentiye girmek fıtrîdir. Bir de medeniyet fantezisiyle süslenmiş beklentilerimiz var. Beklentilerin çok olması bizi hayal kırıklığına götürebilir. Bu da şevkimizi kırar, ilişkiyi yıpratır, karşılıklı hürmet ve muhabbete zarar verir. Esasında bizim asıl kuvvetimiz ve noktai istinadımız “İHLAS”DıR. Amelimizde rıza-i İlahî olmalı. Eğer O razı olsa bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. O razı olduktan ve kabul ettikten sonra isterse ve hikmeti de iktiza ederse, sizler istemek talebinde olmadığınız halde eşinize, evladınıza, komşunuza, annenize, kayınvalidenize vs. halklara da kabul ettirir.
KIYASLAMA
Neleri kıyaslıyoruz? Evimizi, ilişkimizi, eşimizi, evladımızı... Bu kıyaslamalar ibret alıp bizi daha kemale götürmüyor. Aksine eksiklik, yetersizlik, değersizlik, suçluluk belki pişmanlık gibi menfî hisleri netice veriyor ve yaşatıyor. En önemlisi de himmet ve gayretimizi dağıtıyor, ümitsizliğe sevkediyor. Bu cihetle de tahassüngâhımızda kocaman bir delik açtırabiliyor. Günümüzde bu kıyaslamalara sebebiyet veren unsurlardan birisi de SOSYAL MEDYA. Başkalarının gezi, aile, evlilik, yemek, romantik muhabbet paylaşımlarını takip etmek bir süre sonra kendi evliliklerimizden mutmain olamama, kanaat edememe halleri hasıla getirebiliyor. Asıl vazifemizden uzaklaştırıp şevkimizi kırabiliyor. Ne diyor Üstadımız; “Sizin hanenizdeki mâsum evlâtlarınızla mâsûmâne sohbet, yüzer sinemadan daha ziyade zevklidir.” Sosyal medya takibi, paylaşımlar aslî vazifemizden uzaklaştırıp şevkimizi kırıyorsa mümkün oldukça uzak durmalı ve bizler de gıpta damarını tahrik edecek paylaşımlardan kaçınmalıyız.
YALAN SÖYLEME
Ahirzamanda ne olursa olsun söylemenin caiz olmadığı yalan, hususan sadakatin timsali olan evlilikte olursa karşılıklı emniyet ve güveni derinden sarsacağından tahassüngâhımızda kapanması kolay olmayan yaralar açabilecektir.
İNAT
Israrla kendi fikrinin ya da kendinin doğruluğunu ve haklılığını kabul edip, karşısındakinin fikrini küçük görmek ve beğenmeme ve sürekli kendini ispatla meşgul olup eşini anlamama ve dinlememe hali. Evlilikte yapılan yersiz inatlar ancak kişiler arasındaki muhabbeti zayılatır, hürmeti kırar ve çözüm yolunu kapatır. Diğerinin fikirleri, duyguları ve düşüncelerini ademe mahkum eder. İnsaf nazarıyla bakıp olayları değerlendirmek gerekir. Ve şu soruyu kendimize sormak mühimdir. “Haklılık mı?”, “Mutluluk mu?”
GAFLET
Bazen himmetimizi ve nazarımızı öyle dağıtıyoruz, ki zahir ile uğraşırken evlilik uhrevî semeratını göremiyor ve okuyamıyoruz. Bize şevk veren ulvi hakikatlerden galet edebiliyoruz.
“Kişinin hazine olarak sakladığı en hayırlı şeyi sana haber vereyim mi? O saliha hanımdır ki, kendisine bakıldığında kocasını sevindirir. Emrettiğinde emrini yerine getirir. ”
“Kadın kocasına, ben senden ne hayır gördüm ki derse, iyilikleri boşa gitmiş olur.”
ÖLÇÜSÜZLÜK
Başkalarının yanında birbirini eleştirmek, küçük düşürmek, kusurunu söylemek, hürmet ve muhabbeti kırar, ilişkiye zarar verir. Sağlıklı ilişkilerde aile bireyleri birbirlerinin olumsuz yanlarını açığa çıkarmadıkları gibi, abartılı olumlu ifadelerden de kaçınırlar. Sağlıklı ilişki de ise kişiler başkasının yanında nötr olur, sevgisinde de öesinde de ölçülü olur.
CEZALANDIRMA
Kızdığımız, kırıldığımız bir meselede eşimizi kendi metodlarımızla cezalandırabiliyoruz. Küsmek, konuşmamak ve belki de daha ağırı yok saymak ve yokmuş gibi davranmak. Yemek, kahvaltı, ütü, düzen... gibi ihtiyaçları karşılamamak, yapmamak. En önemlisi de bu halin özel hayatımızı etkileyip eşimizi bu şekilde cezalandırmak, uzaklaşma ve ayrı yatmak.yapılan araştırmalarda en mutlu ailelerin birbirlerine en çok dokunan aileler olduğu ortaya konmuştur.
ÜSLUP
Yanlış kullanılan bir üslup, tahassüngâhımıza zarar veren önemli bir maddedir. Aile içinde gerek eşimize, evladımıza kullandığımız dil, üslup, tarz çok önemlidir. Üslup hem lisan-ı kali, hem lisan-ı hali içine alır. Ne söylediğimizden çok, nasıl söylediğimiz karşı tarafı etkiler. Üslubumuz; nezihane, nazikane, kavl-i leyyin ile olmalı. Kırıcı, yargılayıcı, suçlayıcı, alaycı ifadelerden kaçınmalıyız. Aksi takdirde aradaki hürmet ve muhabbet zedelenir. Eşler birbirinin ailelerinden bahsederken de aynı nezaket içinde olmalıdır. Efendimizin (a.s.m.) Hz. Aişe (r.a) validemize “Konuş ya Aişe içimiz ferahlansın”, Hz. Hatice (r.a) validemiz için de “O, insanın gönlündeki gamı çeker alırdı” şeklindeki ifadeleri bir eşe hitabın önemini göstermiyor mu?
Netice-i kelam; dünya ve ahirette cennetimiz olabilecek yuvalarımızı, aile hayatımızı mimsiz medeniyetin, gelenek ve göreneğin ölçüleriyle değil, Kur’an ve Sünnetten süzülen hakikatlerle donatıp yuvalarımızı tahassüngâhımız yapma gayretinde duasında olmalıyız inşallah.
Ey Rabbimiz! Bize göz aydınlığı olacak eşler ve evlatlar nasip eyle ve bizi takva sahiplerine önder kıl.
(Furkan Sures 74. Ayet)
Amin...