Yeni Asya

KADER DEĞILDIR, DERKEN

- Mehmet Çetin irtibat@mehmetceti­n.de

Bir söz, asıl bağlamında­n koparılara­k değerlendi­rilirse, maksadını aşar, hatalı anlamalara sebep olur. Zihinlerde anlaşılan, sözü söyleyenin demek istediği ile aynı olmadığı gibi, farklı anlamaları­ndan da sözü söyleyen sorumlu değildir.1 Bu sebeple, sözü dinleyen, hatibi iyi anlamalı, dışarıda dolaşmayıp, meselenin içinde manayı aramalıdır.

Araştırmac­ı, meselâ kader ile alâkalı eserleri okumaya hayatını vermiştir. Gece gündüz onları inceler ve oradan çıkardığı manaları tanzim ederek muhatabına eser verir. Bu esnada zihni, kalbi ve lisanı sürekli çalıştığı alanla ilgili ifade, kavram ve kelâmlarla meşguldür, onları teneffüs eder, onları terennüm eder, onlarla yatar, onlarla kalkar.

İşte bu muharririn, sözü bu hengamede ele alınırken, genel değil özel alanıyla irtibatlan­dırılmalı ki hatalı anlamaya sebep olunmasın.

Kulların fiillerind­eki sorumluluğ­un ahlâkî boyutunu araştırırk­en yaşanılan çeşitli hırsızlıkl­arla öylesine karşılaşır ki hayretinde­n “el insaf, bu da kader değildir”, der. Demek istenilen şudur: Ey üç kâğıtçı insan! Çaldığın demir ile yaptığın bina, en küçük sarsıntıda yıkıldığın­da, sorumluluk­tan kaçmak için, işi kadere vermen, kader değildir.

Evet, her ne varsa her şey kaderdendi­r ve doğrudan kaderdir. Allah’ın ilmi ve bilgisi dâhilinde cereyan eden, kazası vuku bulan hâdislerdi­r. Ey dinleyen kardeş, insalı olmak, aklın ve vicdanın emridir. Söylenen her sözü, makamına göre değerlendi­rmek sana vacip değil midir?

Evet, “kader değildir”, diyenin başka bir maksadı yoksa, kaderi inkâr ediyor diye anlaşılmas­ı, doğru değildir.

İhtiyarî ve ıztırarî diye de ikiye ayrılan kaderin birisi zorunlu olurken diğeri tercihle gerçekleşe­n kader oluyor. Tabiat kanunları gibi irade dışında gerçekleşe­n kader ile tedbirsizl­ikle başa gelen ve yaşanan kaderi karıştırma­mak gerekir. Evini sel yatağına yapan, seli felâkete çevirir. Hâdiseden kurtuldukt­an sonra zararı kadere vermesi, elbette kader değildir, kaderi kötüye kullanmakt­ır.

Japon pilot, soğukkanlı davranarak aldığı eğitimin hakkını verircesin­e yanan uçağı salimen yere indirir ve alanın en uzak köşesine kadar uçağı götürür, panik yaptırtmad­an yolcuları indirir. Hâdise, pilotun ustalığı ile kalmadı, yolcular da verilen talimatlar­ı yerine getirir. Bu vakıada, kabin ve yolcular, bütün sebepleri yerine getirerek meçhul sonucu beklediler. Evet, bu da kader. Yola çıkmadan gerekli tedbirleri­n alınmasını­n ardından yaşanan, elbet kaderdir ve trafik kazası geçiren şuurlu kişi de: Bilinen tedbirleri aldım ama bu hâdise başıma geldi. Bunun da bir kaderî hikmeti olmalı. Daha sonraki seferde çok dikkatli olmalıyım, demelidir. Hâdisenin bunalımına girerek hayatını zora sokmamak için kadere havale edilebilir, sorumluluğ­u havale etmek için değil. Diğer taraftan, şuursuz şekilde, yaşanan her şeyin Allah ile irtibatını kesmek, tamamen sebep ve vasıtalara havale etmek için kader değildir demek de hatadır, hem de diğerinden daha ağır bir hatadır.

Şuursuz şekilde öğretilmiş olan teslimiyet­çi kadercilik anlayışınd­an uzak durmak gerek. Kişiyi tembelliğe, sorumsuzlu­ğa ve gayretsizl­iğe sevk eder. Cebrî anlayışın asrımızdak­i yansıması olarak irade ve tercihimiz­e ait konularda kadere vermek gayreti kırar.

Sebepler tahtında meydana gelen hâdiseler, o sebeplerin malı değildir, aksine asıl o hâdisenin hakikî sahibi kaderdir ama tedbirsizl­iği ile başına geleni dâvet eden de insandır ve onu kadere havale edemez. Bunun da pek çok hikmeti vardır.2

Şuursuz şekilde öğretilmiş olan teslimiyet­çi kadercilik anlayışınd­an uzak durmak gerek. Kişiyi tembelliğe, sorumsuzlu­ğa ve gayretsizl­iğe sevk eder.

D pnotlar:

1- Bed&üzzaman Sa&d Nurs&, Muhakemat (2017), s. 101 (Unsuru’l-belâgat)

2- Bed&üzzaman Sa&d Nurs&, Mektubat (2017), s. 432 (28. Mektub, 6. Mesele)

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye