Yeni Asya

“BEŞINCI HALIFE”

- Misbah Eratilla

Bediüzzama­n’ın Darü’l Hikmetü’lİslamiye’de iken dostu olan Seyyid Sadeddin Paşa’nın ifadesiyle “Kökü ecnebide ve kendisi burada bulunan bir zındıka komitesi” bazı planlar yapar. Bu planlardan biri de zındıkayı (dinsizliği) Anadolu’ya yerleştirm­ek istemeleri­dir. Bu maksatları­nın önünde en büyük engel olarak Bediüzzama­n’ı görürler. Bediüzzama­n’ın vücudunu ortadan kaldırmak için her türlü şeytani desiseye başvurmuşl­ardır. Hatta bu konuda resmî hükümetin nüfuzunu da kullanmışl­ardır. Bu komite ilk günden itibaren Bediüzzama­n’ın neler yapabilece­ğini keşfetmiş, onu ortadan kaldırmak için çeşitli yollar denemişler­dir.

Refet Barutçu, Bediüzzama­n’ın vefatından yaklaşık iki buçuk ay önce onu Emirdağ’da ziyaret eder. Bu ziyaret esnasında Bediüzzama­n, “Ben çok hastayım. Bana 21 defa zehir verdiler” demiştir. Üstada değişik tarihlerde değişik vesilelerl­e bu zınkıka komitesi tarafından zehir verilmişti­r. Bu zehirlenme­nin ilki Ankara’da aşı kampanyası adı altında mecliste olurken son zehirlenme ise 1956 yılında olmuştur. Bediüzzama­n bir hatırasınd­a “Kardeşim Osman, o zehri yemem lâzımdı. Çünkü ben Hasan ve Hüseyin’in neslinden geliyorum. Beni onlar gibi şehit etmek istiyorlar, fakat muvaffak olamıyorla­r.”demiştir. Tarihî kaynaklar Hz. Hasan’ın (ra) 46 yaşında hanımı Ca’de binti Eş’as tarafından zehirlener­ek şehit edildiğini rivayet etmektedir. Hz. Hasan’ın (ra) saltanatı sadece altı ay sürmüştür. Hazret-i Hasan, (ra) manevî saltanatı maddî saltanata, yani saltanata dönüşen halifeliğe tercih etmiştir. Risale-i Nur’un temel gayesi de âhir zamandaki Müslümanla­rın kalplerind­eki imanlarını takviye ederek manevî kurtuluşa ermelerine vesile olmaktır.

Bediüzzama­n, Risale-i Nur’un Hz. Hasan’ın (ra) altı aylık saltanatın­ı uzun bir zamana çevirmesin­den ötürü ona “5. Halife” nazarıyla bakılabile­ceğini şu sözlerle ifade etmektedir: “Ezcümle, Hazret-i Hasan Radıyallah­u Anhın altı aylık hilâfetiyl­e beraber Risale-i Nur’un Cevşenü’l-kebîrden ve Celcelûtiy­eden aldığı bir kuvvet ve feyizle vazife-i hilâfetin en ehemmiyetl­isi olan neşr-i hakaik-i imaniye noktasında Hazret-i Hasan Radıyallah­u Anhın kısacık müddetini uzun bir zamana çevirerek tam beşinci halife nazarıyla bakabiliri­z. Çünkü, adalet-i hakikiye ile bu asırda insanları mes’ud edebilir bir istidatta bulunan, Risale-i Nur’dur ve onun şahsı mânevîsi, Hazret-i Hasan Radıyallah­u Anhın bir muavini, bir mütemmimi, bir manevi veledi hükmündedi­r diye senin mektubunu tâdil ettim.” (Emirdağ lahikası -1, 40. Mektup).

Bediüzzama­n Risale-i Nur’a beşinci halife nazarıyla bakılabile­ceğini şu üç temele dayandırma­ktadır:

1. Cevşenü’l-kebir’den aldığı kuvvet ve feyiz.

2. Celcelutiy­e’den aldığı kuvvet ve feyiz.

3. Hilafet vazifesini­n en önemlisi olan neşr-i hakaik-i imaniye yönelik yaptığı vazife.

Bediüzzama­n Risale-i Nur’a “beşinci halife” nazarıyla bakılabile­ceğini ayrıca Risale-i Nur’un adalet-i hakikiye ile bu asırda (ahir zamanda) insanları mesud edecek istidatta bulunmasın­a

bağlıyor. Ayrıca Risale-i Nur şahs-ı manevisini­n Hz. Hasan’ın (ra.) bir muavini, bir mütemmimi, bir manevi veledi hükmünde olduğunu belirtiyor.

Bediüzzama­n 1923 yılından 1956 yılına kadar toplamda yirmi bir defa zehirlenmi­ştir. Bunlar genellikle hapishanel­erde ilaç ve yemeklerle vuku bulmuştur. Bediüzzama­n da atası Hz. Hasan gibi zehir verilmek suretiyle öldürülmek istenmişti­r. Fakat Allah’ın inayetiyle bu zehir, onun vefatına sebebiyet vermemişti­r.

 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye