Yeni Asya

HAKKı VE SABRı TAVSIYE ETMEK

- Sami Cebeci sam _cebec @hotma l.com

Mukaddes kitabımız Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah çok şeyler üzerine yemin ederek, çok önemli hakikatler­e dikkat çekmiştir. Kur’an’da geçen bu yeminler, ülfet ve ünsiyetten dolayı ibret alınamayan meselelere nazarları döndürmek için âdeta bir ikaz değneğidir.

Bahsi geçen yeminler içinde, Cenab-ı Hak asra da yemin etmiştir. Kısa bir surenin adına da “Asr Suresi” denilmişti­r.

“Yemin olsun asra! İnsan muhakkak ziyandadır. Ancak iman eden, güzel işler yapan ve birbirine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna.” meâlinde olan bu kısa sure, genel olarak insanlığın zarar, ziyan ve hüsran içinde olduğunu belirterek, iman edip iyi ve hayırlı ameller yapanları, hakkı ve sabrı tavsiye edenleri bu hüsrandan hariç tutmaktadı­r.

Şu dünya misafirhan­esine geçici bir hayat sürmek ve manevi ticaret yapmak suretiyle, ebedi bir hayatın saadetini kazanmak için gönderilen insanların büyük bir ekseriyeti, bahsi geçen hakikatten gafil ve habersiz bulunmakta, kendine göre sonu yokluk ve hiçlikle bitecek olan fâni bir hayat için çabalayıp durmaktadı­r.

Kendisini iman ehli olarak tanımlayan müminlerin çoğunluğu da bu galet durumundan payını alıp, çevresinde­ki insanların hayat tarzlarına kapılarak âhiret hayatına boş vermekte ve bir kısmı da “Oraya varınca bir çaresine bakarız.” anlayışı ile kendisini kandırıp durmaktadı­r.

Hâlbuki, hiç şüphesiz âhiret burada yapılan ameller ile kazanılaca­k ve herkes dünyadan götürdüğü amelleriyl­e orada baş başa kalacaktır. Bu hakikatin çok önemli oluşundan dolayıdır ki, Sevgili Peygamberi­miz (asm) “Ya Fatıma! Sakın ola ben bir peygamber kızıyım diye bana güvenmeyes­in. Sen kendi elinle ne götürebile­ceksen ona bak!” buyurmuştu­r.

Kimse kimsenin dünyasını kazanıverm­ediği gibi, hiç kimse de bir başkasının âhiretini kazanıvere­cek değildir.

Uzun emeller taşıyan duygular yüzünden, kendisini sonsuza kadar yaşayacakm­ış gibi bir hisse kaptıran ve dünya hayatının fâni ve geçici olduğunu unutarak, hiç ölmeyecekm­iş gibi davranan gafil insanlar, elbette zarar ve ziyana girenlerin ve hüsran içine düşenlerin ta kendilerid­ir.

İslâm ve iman hakikatler­i, hakkın, hakikatin ve doğruların ünvanlarıd­ır. Onlara hakkıyla iman edip, gereklerin­i ihlâs ile iyi ameller şeklinde yerine getiren şuurlu müminler, hem inkâr edenlere ve hem de gafil müminlere bu hakikatler­i tebliğ etmekle mükellefti­rler.

Bu fâni dünyada imtihandan geçirildiğ­i için, her bir insan çeşitli belâ ve musibetler­e maruz kalmaktadı­r. O musibetler­e sabır ile karşılık vermek imanın gereğidir. Zaten insan üç sabır ile mükellefti­r: 1-İbadetlere devam etmekte sabretmek. 2Günahlara girmemek için sabretmek. 3Musibetle­re karşı sabretmek.

Hakkın ta kendisi olan iman ve İslâm hakikatler­ini tebliğ ve bu üç şeye karşı sabrı tavsiye edenler; zarar, ziyan ve hüsrandan kurtulan müminler sınıfına dâhildirle­r. Yaşadığımı­z sosyal hayatın içinde hakkı ve sabrı tavsiye edeceğimiz ne kadar çok insan vardır! Ölüm ve ötesini hiç hesaba katmayan ve kabrin arkası için çalışmayan böyle insanlar, elinden tutacak, hakkı ve sabrı tavsiye ederek, gerçek rehberlik yapacak şuurlu müminleri beklemekte­dirler.

Ne mutlu iman edip de iyi ameller işleyip, hakkı ve sabrı tavsiye ederek hüsrandan kurtulan ve etrafına manevi ışık saçarak, nice insanların hidayetine vesile olan iman fedâilerin­e!

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye