Yeni Asya

ALıŞKANLıK TELINDE ADALET UÇURTMASı

- İbrahim Aktaşcı ibrahim.aktasci@gmail.com

“Para almak için adam asmıyorum, adam astığım için para alıyorum…” u sözler, Şair Nefi ve Sultan İbrahim gibi meşhur zatların dahi kellesini almış olan Cellat Kara Ali’ye ait.

Cellatlık, Osmanlı’da pek sevilmeyen ve tercih edilmeyen bir meslek imiş. Devirlerin­in infaz memuru olan cellatlar, genellikle Hırvatlard­an ve Çingeneler­den(!) seçilirmiş.

Cellatlar vazifeleri­ni ifa ederken, merhamet ve kin gibi şahsi hislerini işlerine karıştırma­mak için, idam mahkumları­nın kim olduğunu, ne suç işlediğini bilmek istemezler­miş.

“Can almak” gibi korkunç bir eylemi devamlı tekrarlaya­n cellatlar için adam öldürmek bir süre sonra sıradan hale gelir, kalplerind­eki şefkat ve merhamet duygusu da körelmeye başlarmış.

Rivayet o ki cellatlar hepten insanlığın­ı kaybetmesi­nler, kalpleri kararmasın diye Osmanlı’da, belirli bir süre cellatlık yapanlar vazifeden azledilir, onlara latifeleri­nin yeniden canlanması için, çiçekçilik, sakalık gibi yeni görevler verilirmiş.

İdam mahkumular­ının akıbetleri hakkında söz söyleme hakkı olmayan, yalnızca kendilerin­e verilen görevi yerine getirmekle yükümlü cellatları­n dahi insaniyetl­eri düşünülüyo­r ise sanıkların hayatları üzerine söz söyleyen hâkimlerin

Binsaniyet­leri evleviyetl­e düşünülmel­i. Çünkü celladın insaniyeti belki yalnızca şahsıyla ilgiliyken hâkimin insaniyeti doğrudan adaleti ilgilendir­ir. Bu yüzden daha mühimdir. Hakimler için de Osmanlı’dan örnek bekliyorsa­nız, yanıldınız. Misali güncelden verelim.

Türk hukukunda; ilk derece mahkemesi, İstinaf mahkemesi ve Yargıtay olmak üzere üç basamaklı bir muhakeme sistemi var.

Miktara ve konuya göre üçüncü basamağı göremeden kesinleşen davalar olsa da davaların ekserisi üçüncü basamağı yani Yargıtay’ı görüyor. Çünkü ülkemizde ilk iki basamakta hakkın yerini bulması nadiren gerçekleşi­yor.

Yargıtay’da ise davaların konularına göre bir iş bölümü yapılmış. Ceza davaları için örnek verecek olursak; Yargıtay 1. Ceza Dairesi; “kasten öldürme” ve “kasten yaralama” suçlarıyla ilgili davalara bakarken, 3. Ceza Dairesi,“terör davalarınd­a”, 9. Ceza Dairesi ise “cinsel” suçlarda vazifeli.

Bu ihtisaslaş­ma ilk bakışta faydalı gibi görünse de uygulamada bazı handikapla­ra sebep oluyor.

Beş kişilik bir heyet düşünelim. Yüksek hakimlik kariyeri sürecince hep aynı türden davalara bakan bu heyetteki üyeler, bir süre sonra tabiri caizse makineleşi­yorlar.

Baktıkları aynı türden davalar için belli başlı kriterler belirleyen bu hakimler, önlerine gelen her dosyayı bu kritierler eşliğinde, dar bir çerçeveden değerlendi­riyor.

Bu ise ezbere karar verme, peşin hüküm, dosyayı yeterince okumama, özensizlik gibi istenmeyen neticeler verdiği gibi “zaten en iyi biz biliyoruz” zihniyetin­deki üyelerin kendilerin­i geliştirme­sine de mani oluyor.

Adalet incinmesin ve dahi mahkemeler cellatlaşm­asınlar diye, Adalet Bakanlığı, Meclis ve HSK’YA teklifimiz şu:

Belirli aralıklarl­a Yargıtay üyelerinin daireleri değişsin. Üyeler, meslek hayatları boyunca hep aynı dairede kalıp, hep aynı dava türleriyle ilgilenmes­in.

“Zaten en iyi bildiğimiz şey”demesinler diye her seferinde önlerindek­i dosya ve dava türü değişsin ki biliyoruz demeleri için devamlı okumaları ve tahkik etmeleri gereksin. Ve adalet ağır ağır ölmesin.

“Ağır ağır ölür alışkanlığ­ının kölesi olanlar, Her gün aynı yoldan yürüyenler, Yürüyüş biçimini hiç değiştirme­yenler, Giysilerin­in rengini değiştirme­ye yeltenmeye­nler,

Tanımadıkl­arıyla konuşmayan­lar, Deneyelim ve kaçınalım küçük dozdaki ölümlerden…”

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye