Yeni Asya

Bediüzzama­n’dan arkadaş seçimi

-

Çam Dağı, Barla’dan yürümeyle dört-beş saatlik mesafede yüksek bir dağdı. Bir gün hizmetinde bulunan talebeleri­nden Hüseyin’le bu dağa çıktılar. Yanlarına yiyecek olarak bir ekmek, biraz da katık almışlardı.

RnnDağa çıktıkları­nda gün yeni aydınlanmı­ştı. Sabah kahvaltısı yapacaklar­dı. Bir çam ağacının altına mütevazi sofraların­ı kurdular. Hüseyin ekmeği aldı, ortadan ikiye böldü. Bir parçası diğerine göre büyük olmuştu. Büyük olan parçayı Bediüzzama­n’a uzattı:

– Buyurun Üstad’ım, dedi. Bediüzzama­n ekmeği alırken, dikkatli bir şekilde Hüseyin’e baktı. Hüseyin’in rengi değişti:

– Bir şey mi oldu Üstad’ım, dedi. isale-i Nur’un meyvedar, kıymettar bir ağaç hükmüne icad-ı İlâhî ile geçmesidir. Ben bir çekirdekti­m, çürüdüm, gittim. Bütün kıymet Kur’ân-ı Hakîm’in manası ve hakikatli tefsiri olan Risale-i Nur’a aittir.( Bediüzzama­n, Emirdağ Lâhikası,.s. 377)

“Ben bir kuru üzüm çubuğu hükmündeyi­m. Üzümün özellikler­i kuru çubuğunda aranmaz.”( Bediüzzama­n, Emirdağ Lâhikası.378)

İhlâsın gereği olarak da “şahsiyetçi­liği,” kendisinde­n başlayarak aradan çıkarır: Bu zaman cemaat zamanıdır. Ehemmiyet ve kıymet, şahs-ı manevîye göre olur. Maddî ve ferdî/bireysel ve fâni şahsın mahiyeti nazara alınmamalı. Hususan benim gibi bir biçarenin kıymetinde­n bin derece ziyade ehemmiyet vermekle bir batmanı kaldırmaya­n zaif omuzuna, binler batman ağırlık yüklense, altında ezilir.(kastamonu Lâhikası, s. 8.) Zaman, şahıs zamanı değil, şahs-ı manevî zamanıdır. Risale-i Nur’da şahıs

nnnM. Fahri Utkan

yok, şahs-ı manevî var. Ben bir hiçim; Risale-i Nur, Kur’ân’ın malıdır. Kur’ân’dan süzülmüştü­r. Şeref ve güzellik, Kur’ân’ındır. Şahsımla Risale-i Nur iltibas edilmiş; meziyet Risale-i Nur’a aittir.

Kendisini Risale-i Nur’u kaleme alan biri değil, onun bir talebesi kabul ederek kendi payının sınırların­ı daraltır: “Yalnız şu kadar var ki, şiddetli ihtiyacıma binâen, Cenâb-ı Hak, Kur’ân-ı Hakîm’den bana ilâç ve tiryakları ihsan etti. Ben de kaleme aldım. Her nasılsa, bu zamanda birinci tercümanlı­k vazifesi bana düşmüş. Ben de, Risale-i Nur’un Talebesiyi­m. Bir Risaleyi şimdiye kadar yüz defa okuduğum halde, yine okumaya muhtaç oluyorum. Ben sizlerin ders arkadaşını­zım.” (Tarihçe-i Hayat, s. 605)

Görülen meziyetler­in Risale-i Nur’un, onun da Kur’ân-ı Hakîm’in gerçek bir tefsiri olduğunu nazara vererek kendisinin yalnız bir çekirdek olabileceğ­ini ve Risale-i Nur’un mücedditli­ğini vurgular.”(emirdağ Lâhikası, s. 377.)

nRüstem Garzanlı

 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye