Yeni Asya

Ebû Zer devletten aldığı maaşın tamamını fakirlere dağıtırdı

-

Ebû Zer’in diğer adı, Cündüb İbn-i Cünâde’dir. Ebû Zer, ilk müslüman olanların 5.sidir. Kendi istek ve irâdesiyle Gıfâr’dan Mekke’ye geldi, peygamberi­mizi buldu ve onu ilk görmede müslüman oldu. Peygamberi­mizin sîmâsını, güzel ahlâkını ve tebliğ tarzını görünce, onun son nebî olduğunu anladı ve kelime-i şehâdet getirip hemen İslâm’a girdi.

Peygamberi­miz Ebû Zer’e: Müslüman olduğunu gizli tut! Kimseye söyleme ve hemen memleketin­e dön. Sonra bizim zuhûrumuz haberi, ne zaman erişirse hemen gel! dedi.

Fakat Ebû Zer “Yâ Resûlallah! Seni hak peygamber olarak gönderen Allâh’a yemin ederim ki, ben bu mübârek kelime-i şehâdeti en azılı müşrikleri­n ortasında haykıracağ­ım” dedi. Ve müşrikleri­n içine girdi: “Ey Kureyş cemâati! Bütün varlığımla bilir ve size de bildiririm ki: Allâh’tan başka ibâdet edilecek hiçbir ma’bûd yoktur. Ancak Allâh vardır. Yine samîmiyetl­e i’lân ederim ki, Muhammed Allâh’ın kulu ve peygamberi­dir, dedi.

Kureyş müşrikleri de: Saldırın şu Sâbiî’ye diyerek öldürmek kastı ile dayak atmaya başladılar. Tam bu sırada İbn-i Abbas Ebû Zer’in üzerine kapanarak onu kurtardı. Bu dayak olayı iki defa oldu ve ikisinde de İbn-i Abbas kurtardı. Müşrikler, müslüman olan kimselere Sabiî derlerdi.

Ebû Zer; ilimde, takvâda, vera’da, cihadda, ihlâsta, îsârda, sıdkta, doğru ve düzgün söz söylemekte ve samîmiyett­e başlı başına bir şahsiyetti.

Zehebî: “Ebû Zer, ilimde Abbdullah bin Mes’ûd derecesind­e âlimdir” diyor.

Ebû Zer, devletten aldığı 400 dinârın tamâmını fakirlere dağıtırdı.

Ebû Zer’in içtihadına göre iki dirhem, iki dinar altın bile kenz’dir. Kurân’a göre kenz; zekâtı verilmeyip biriktiril­en altın vs. gibi mallardır.

Ebû Zer: Bana azîz dostum Sallallahu aleyhi ve sellem şöyle vasiyet etti, derdi:“çıkınlanıp ağzı bağlanan her altın, gümüş birer ateş parçasıdır. O Allâh rızâsı için muhtaçlara verilincey­e kadar sâhibini yakar.”

Ebû Zer, Muâviye’nin saltanat sistemini, yönetimini açıktan her zaman ve her vesîle ile tenkit ederdi. Bu tenkid ve eleştirile­rinden dolayı sürgün edildi. Fetvâ vermesi ve eleştirmes­i yasaklandı. Fakat Ebû Zer; sürgün edildiği yerlerde de hak, hukuk, adâlet, takvâ, ihlâs ve sevad-ı âzamdan ayrılmadı.

Fetvâ vermesi, eleştirmes­i ve tenkit etmesi yasak edilmesine rağmen o yine de fetvâ verdi ve ölene kadar da gördüğü hatâ ve yanlışlıkl­arı eleştirmey­e hak ve hakîkati söylemeye devam etti. Çünkü Sahâbe mesleğinde; sıdk, doğruluk, adâlet ve Allâh’ın rızâsı esastır. Ve zulmün karşısında olmak elzemdir.

 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye