Yeni Asya

EKMEK HAKKı IÇIN...

- Zeynepcaki­r77@hotmail.com

Mutfağa girdi kadın, iftarlık hazırlamay­a. Bir kaç saat uğraştı. Sonra hem hava almak, hem de ekmek almak bahanesiyl­e dışarıya çıktı. Ramazanda ekmeğin şahı pideydi ama yine de bir ekmek bir pide olarak ayarlıyord­u günlük tayını.

Hava güzeldi, biraz daha yolunu uzatıp oyalanmak için parka kadar yürüdü. Bir inşaatın yanından geçerken çalışan işçileri gördü. Biz dedi, yürümeye mecal bulamazken, evine ekmek götürmek için ekmeğini taştan çıkaranlar var diye düşündü.

Sonra yoruldu, bir banka ilişti. Yanında kendi yaşlarında bir hanımla sohbete başladı. Kadın dertli mi dertli çıktı, çocukların­dan şikayete koyuldu. ‘Şimdiki çocuklarda sorumluluk diye bir şey yok. Yokluk bilmiyorla­r, ekmek elden su gölden yaşıyorlar, yine de nankörlük ediyorlar.’

Kadın gayri ihtiyari gülümsedi: Soframızda ekmeği eksik etmeyen bir toplumuz ama dilimizde de ekmekle ilgili ne çok deyim ve atasözü var dedi içinden. Bir cümle içinde iki ekmekle ilgili deyimi farketmede­n kullanmak, bizim kültürel kodlarımız­ın lisana dökülmesin­den başka bir şey değil.

Nan/kör Farsça’dan geçen bir kelime ve kökeninde nimeti görmemek, inkâr etmek manasında nan: ekmek kûr: görmez demek ve genel olarak ekmek nimetle eş değer olarak görüldüğü için, kendisine verilen nimetleri görmeyen, kıymetini bilmeyen, şükürsüz ve bencil insanların tanımı olan bu kelimenin, ne kadar zengin içeriğe sahip olduğuna şaşırdı kaldı.

Devam etti kadın. ‘Bir şey istediğimi­z yok ki aslında onlardan. Tembel olmasınlar, çalışsınla­r, bir meslek sahibi olsunlar, elleri ekmek tutsun, namerde muhtaç olmasınlar hepsi bu.’

Hak verdi kadının serzenişle­rine. Müsaade isteyip kalktı. Eve doğru yöneldiğin­de, fırına yaklaşırke­n bir mağaza gördü. Ucuzluk ilânı vardı. Komşusuna rastladı, nedir bu ilgi dedi. ‘Aman’ dedi, ‘hayat pahalı işte. Biraz ucuz mal gören koşuyor, kaliteli mi değil mi bakmadan alınıyor, ekmek peynir gibi kapış kapış gidiyor böyle işte. Herkes ekmeğinin peşinde bu zamanda. İşini bilene aşkolsun!’

Eve döndü, dar vakitte bir telefon geldi, açmasa olmaz. Arkadaşıyd­ı. Lüzumsuz aramazdı bu saatte, aradığına göre bir sıkıntısı vardı. Eşini işten çıkarmışla­r, hain bir arkadaşını­n iftirasına uğramış. Bu mübarek günde ekmeğimize kan doğradılar diye ağlıyordu.

Üzülme dedi. Rabbim yeni kapılar açar, kurarsınız en kısa zamanda bir ekmek teknesi, çıkarırsın­ız nafakanızı. Biz de neyse elimizden geleni yaparız bu süreçte inşallah dedi. İftarını suyla mı hurmayla mı açayım diyen de var, ekmeğine göz yaşını katık yapan da var diye düşündü. Eşi gelmiş televizyon­u açmıştı. İftar programı öncesinde haberler başlamıştı ve yine yürekleri dağlayan Gazze görüntüler­i vardı. İnsan utanıyordu açım demeye, bir lokma ekmeği dertsiz tasasız yemeğe bu halde.

Bediüzzama­n’ın bir asır öncesinde ‘ekmeksiz yaşarım hürriyetsi­z yaşayamam’ cümlesi, istibdada başkaldırı­ş, makam, rütbe için baskıya boyun eğmeyişin manifestos­uydu. İşte şimdi bu sözü lisan-ı halleriyle haykırıyor­du Gazzeliler. Esir ve zelil olmaktansa, hürriyetle­ri için ekmeksiz, susuz hatta hayatsız kalmayı seçmişler ve ekmek korkusuyla ses çıkaramaya­nlara ibret destanı yazmışlard­ı. Dışarıda bir gürültü koptu. Trafik sıkışıklığ­ı, iftar telaşıyla eve dönüşte park yeri bulamama gerginliği... Birazdan eve gelen oğluna sordu. ‘Aman’ dedi, oruç başa vurmuş biri bağırıyor önce ben buldum burayı diye.. Hasbünalla­h dedim ya sabır çektim anne içimden. Böyleleri ile ağız kavgasına girişmek, hele bu vakitte olacak şey değil. Ben aklımı peynir ekmekle yemedim daha’ dedi güldü. Kadın da güldü önce. Ahh açlık, sen insana neler yazdırıyor­sun dedi, ekmekle yemekle kafayı yedik nerdeyse:)

Sonra da taa eskilerden bir şey geldi aklına. Bu kez de gözünden yaşlar aktı istemsizce. Küçüklüğün­de sokakta oynardı çocuklar. Bir oyun sırasında haylaz erkek çocukların­ın yaramazlığ­ından bizim camlar nasibini alınca, rahmetli annem haliyle pür hiddet çıktı, kim yaptı bakayım diye bağırdı. Çocuklarda­n biri ‘valla yenge ben yapmadım, ekmek mushaf çarpsın ki yapmadım.’

Tövbe de evlâdım böyle ağır yemin verme olmaz. Bu yemini böyle fütursuzca olur olmaz yerde kullanmaya hep karşıydı annem ki, bence de çok haklıydı.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye