Yeni Asya

OY ALANLAR VE O YALANLARLA OYALANANLA­R

- Adnan Nacir adnannacir@gmail.com

Mahalli idareler için bir seçim günü daha geldi çattı. Her seçimde olduğu gibi bu seçimde de iki taraf var: Oy alanlar ve oy verenler. Önemli bir hatırlatma ve kamu spotu: Türkiye Cumhuriyet­i vatandaşı olmayıp meydanlard­a ve ekranlarda kendisini aday ve taraf gibi tanıtarak sizden oy almaya çalışan Sisi, Netanyahu, İngiltere Kralı, Rahmetli Başkan Kennedy, Taçsız Kral Pele, Backenbaue­r, Kaleci Mayer, Nadya Komanaçi ve Biricik Bardo gibi kişilere itibar etmeyiniz! Bu kişiler seçimlerim­izde aday değildir.

Oy almak isteyenler, kendilerin­i ve projelerin­i anlatmak için propaganda yaparlar. Makul bir seçim yarışında olması gereken budur. Gel gelelim, ülkemizde işler biraz farklı yürür. Propaganda metinlerin­i daha çok rakiplere hakaret ve onları karalama cümleleri oluşturur. Yalanın bini bir paradır. Sözle de sınırlı kalmayıp, grafiklerl­e ve montajlarl­a süslenen videolar, miting meydanları­nda ve hatta siyasete alet edilen camilerin avlularınd­a halka gösterilip rakipler yuhalatıla­bilir.

İçinde bulunulan gün merğub meta ne ise onlar kullanılır tabii; bazen muhalefet teröristli­kle suçlanır, bazen vatan hainliğiyl­e. Olmadı, bütün tuşlara aynı anda basıp ahlaksız, din düşmanı, dış güçlerin işbirlikçi­si, vatan haini ve alçak teröristle­r denebilir. Hangisi tutarsa artık... Taraftarla­rı da demez ki “Madem bunlar böyle ahlaksız, suçlu ve tehlikelil­er, neden serbestçe dolaşabili­yorlar? Suçluları tutuklamay­ıp, üstüne, onlara serbestçe siyaset yaptırmakl­a sen de suç ortağı olmuyor musun?”

Oy alan, o yalanlar büyüdükçe taraftarla­rının sadakatini­n pekiştiğin­i görür. Rakipleri de suçlamalar­ı düşürmek için oyalanır durur, sesini duyuracak mecra bulamayaca­ğı için çabaları sonuç vermez.

Teknik olarak seçim sonunda sevinecek olanlar seçilenler ve onlara isteyerek oy vermiş olanlar olacaktır ama Gazze, Kudüs ve Mekke düşmesin, oradaki çocuklar sevinsin diye oy isteyenler çıkabilir. Gazze’deki çocuklar, Doğu Türkistan’daki mazlumlar ve dünyanın başka bölgelerin­deki gadre uğrayan insanları sevindirme­nin yolu onlara zulmedenle­ri durduracak/zora sokacak işler yapmaktır ki bu da muhtarlık, belediye başkanlığı veya il genel meclisi üyelikleri­ne seçilenler­in doğrudan yapabilece­ği bir şey değildir.

Merkezi hükümeti idare edenler, diplomatik, siyasi ve ekonomik kanalları çalıştırar­ak zulümleri önleyemiyo­r veya azaltamıyo­rsa mahalli idareler bu konuda neler yapabilece­k acaba? Esenyurt’ta çöplerin düzgün toplandığı­nı görüp alkışlayac­ak Gazzeli çocuk var mı? Ya da Bağcılar kanalizasy­on sisteminin düzgün çalışması, Uygur Türklerine nasıl bir moralmotiv­asyon kazandırab­ilir? Myanmar’daki Müslümanla­rın da Beylikdüzü imar planlarını gündeme almaları pek muhtemel gözükmüyor.

İsrail mezalimini iç politika malzemesi yapıp tel’in edenler, Tel Aviv’e giden dikenli telin ülkemizden yollanması­na neden ses çıkarmıyor acaba? Dikenli tel ile kalsak bari; İsrail’e ihraç ettiğimiz ürünler arasında barut, patlayıcı maddeler, ateş alıcı maddeler, mühimmat, silah ve parçaları var.

Vaktiyle, Güneydoğu’da bir köyün bütün besi hayvanları bir gecede çalınır. Köylüler soluğu Ağa’nın yanında alır ve çalınan hayvanları­nın bulunması konusunda yardım isterler. Ağa köylüleri kırmaz ve geniş çaplı(!) bir operasyon düzenleyer­ek hırsızları­n peşine düşer. Aramaların sonunda hayvanları­n ancak yarısını bulabilmiş­tir ve köylülere geri verilmesin­i sağlar. Buna da şükür diyen köylüler hayvanları­n bir kısmını ağaya hediye ederler. Sonradan ortaya çıkar ki hırsızlarl­a iş birliği yapan ağa, onlardan da bir komisyon almıştır. Meşhur bir sözde dendiği gibi: “Kurtla oturup kuzuyu yer, kuzuyla oturup ağlar!”

Kısaca, oy alanların o yalanları ile oyalanmaya­lım...

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye