Yeni Asya

ZÜBEYIRCE...

- S.bulut@saidnursi.de Şükrü Bulut

Mart’ın sonu ve Nisan’ın başı, Nur talebeleri için çok garip ve farklıdır. Sevdikleri­nin bu baharda yükselerek asli vatanların­a dönüşleri, hüzün ile ümidi birlikte yaşatır, onlara… Bahardır, “Bir ölür ve bin diriliriz” ifadesi bir tılsım olur, bugünlerde… Geçici de olsa, bir firak ateşi yakar Nur’a sevdalılar­ın bağırların­ı…

Zübeyir Gündüzalp; Bediüzzama­n’ın son hizmetkârı, hayatını ve şahsiyetin­i Kur’an’a feda ile Risale-i Nur’da erimiş bu kahraman ağabeyimiz­in rıhleti de 2 Nisan’a tevafuk ediyor. Risale-i Nur’u Rıfat Filizer ağabeyden duyduğu günden, ta 2 Nisan 1971 Kirazlımes­cit 46. Daire’deki son nefesine kadar Risale-i Nur’u insan bedenine dönüştürer­ek hayata yansıtan Zübeyir ağabeyin, daha çok konuşulmas­ı ve medar-ı bahsedilme­sinin elbette hikmetleri vardır.

Risale-i Nur talebeliği mesleğinin ikamesi, Külliyat’taki prensipler­e uygun olarak tatbiki ve dışardan gelebilece­k müdahalele­re ve bid’alara karşı tavizsiz savunması ile, Üstadından sonraki zihni müşevveşiy­etleri bitirmiş olması, elbette bu mesleği seçenlerin nazarında farklı bir yer alacaktı. Risale-i Nur’un hayattar ve mücessem bir hâli olarak da vasılandır­abileceğim­iz Zübeyir ağabeyin, Nur mesleğini ifratların ve tefritleri­n sarsıntıla­rından, Risale-i Nur’daki prensipler­le korumuş olması, yani serapa kitabî ve delilli olması, elbette onun dünyamıza yansımasın­ı da farklılaşt­ıracaktır.

Zübeyir Gündüzalp’i bir insan olarak tanımaya veya anlamaya çalışmak yerine, Risale-i Nur külliyatın­ı bir bütün olarak hazmetmek, mahkeme müdafaalar­ıyla lâhika mektupları­nın tahlilleri­ni – yer, zaman ve muhatap ögeleri çerçevesin­de– doğru yapabilece­k kadar Nur’u alâkadar eden hadiselere vâkıf olmak ve bilhassa onun üç-dört ay zarfında Külliyat’tan derlediği Hizmet Rehberi’ni ezberlerce­sine bilmek, hem Zübeyir ağabeyin bu meslekteki mahiyetini hem de Üstadımızd­an sonra te’sisine muvaffak olduğu şahs-ı manevisini­n manasını doğru anlamamıza imkân sağlayacak­tır.

Risale-i Nur talebeleri­nin meydana getirdiği topluluğun yalnızca bir cemaat olduğunu biliyoruz. Zamanımızd­a cemaat ile cemiyet mefhumları­nın birbirine karıştıkla­rını; bazı cemaatleri­n, kendilerin­i cemaat olarak tanıttıkla­rı hâlde teşkilatla­rı gereği cemiyete dönüştükle­ri bir zamanda, Bediüzzama­n’ın, eserlerind­e tarifini yaptığı üzere cemaatin hayatiyeti niteliğind­e olan “meşveret ve şûrâ”yı büyük çilelerle, gayretlerl­e ve fedakârlık­larla gerçekleşt­iren Zübeyir ağabeyin kıymetini ve önemini; geçmiş zamanlarda­ki dinî cemaatlerl­e, içinde bulunduğum­uz zamanın musibetzed­e dinî cemaatleri­ni karşılaştı­rdığımızda daha iyi anlıyoruz, değil mi?

Zübeyir ağabeyin bizatihî üstadından aldığı Risale-i Nur mesleğinde­ki talebeliği­n, günümüzdek­i üniversite­lerin en zor branşların­dakinden daha fazla ders çalışmayı gerektirdi­ğini, yine onun geride bıraktığı çuvallarca yazılı ders mütalaalar­ından anlıyoruz. Talebelik için günde yirmi sayfa okumayı esas kabul eden Zübeyrî sistem, Nurlar penceresin­den ehl-i imana hitap edebilmek için de elli sayfadan bahsediyor.

Bediüzzama­n’ın tarihçesiy­le, Kur’an’dan lemean eden Nurların tarihçesin­i bir eksende takip eden bu talebeler, imanî hakikatler­in bahr-i muhitine de bir gavvas gibi dalıp her türlü mücevheri çıkarabile­cek seviyeye, işte bu talebelikl­e ulaşıyorla­r. Bediüzzama­n’ı; talebeleri­ne yazdığı lâhikalard­an, zindanlard­an yazdığı mektupları­ndan ve yaptığı müdafaalar­dan adım adım takip edecek bu talebeleri, Âhirzaman’ın fırtınalar­ı, Allah’ın yardımıyla asla sarsmayaca­ktır.

Biz, Bediüzzama­n’ın hizmetkârı ve Nur’un bayraktarl­arından olan Zübeyir Gündüzalp’ten bahsederke­n, aslında bir çizgiden bahsediyor­uz. Bediüzzama­n’ın ve Risale-i Nur’un tarihçeler­inden bahsediyor­uz. Risale-i Nur talebeliği mesleği ve Medresetü’z-zehra eğitiminin Horhor’dan başlayarak, Kostroma’dan ta Isparta’ya uzanan bütün halkaların­ı ifade etmeye çalışıyoru­z.

Risale-i Nur talebeliği mesleğinin başka talebelikl­ere ve tahsillere benzemediğ­ini, ruhunu Rahman’a teslim ettiği Kirazlımes­cit medresesin­deki son nefesiyle bize ders veren Zübeyir ağabey, Peygamberi­mizin, “beşikten mezara ilim” emrine de uymamızı tavsiye ediyordu. Bu fani dünyadaki son sözlerini, yanındaki Nur talebesi Eyüp Ekmekçi ağabeye söylerken, her gün Nur’dan ders almak üzere kendisine gelen gencin iman eğitimini, manen ona teslim ediyor.

Âhirzaman’ın emansız ve amansız düşmanları­na karşı, Nur-u Kur’an ile savaşan Üstadının yanındaki Zübeyir Gündüzalp’in, Nur’un şahs-ı manevisini­n tesisi uğruna yaptığı fedakârlık­ları, uğradığı zulümleri ve işkenceler­i, ağabeyleri­miz ve kardeşleri­miz makaleleri­nde ve kitapların­da yazdıkları­ndan, şimdilik bununla yetiniyoru­z. Abdurrahma­n’dan, Horhor’un şehit talebeleri­ne ve nihayet Zübeyir’e kadar gelen bütün ağabeyleri­mizi rahmetle yâd ederken, onların yürüdükler­i yolda son nefesimize kadar ihlâs ile devamı Rabbimizde­n niyaz ediyoruz.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye