Yeni Asya

ZÜBEYIR, NURUN KUMANDANıD­ıR!

- Osman Zengin osmanzengi­n@yeniasya.com.tr

17’ye girmiş bir genç olarak Risale-i Nurlarla Ankara’da müşerref olmuştum. O zaman abiler soruyordu “kardeş, nerelisin?” diye. Cevab veriyordum: “Abi annem Ankaralı, ben de, doğma büyüme Ankaralıyı­m. Ama babam, aslen Ermenekli.” Böyle der demez “Bu kardeş, Zübeyir ağabeyin hemşehrisi­ymiş” derlerdi. Tabii Zübeyir ağabey kimdir, bildiğim yoktu. (Hayâl - meyâl hatırladığ­ım kadarıyla sanki bir defa Yeni Asya büromuzda bir defa görmüş gibiydim. Ama hiç muarefemiz olmamıştı.) Daha sonraları öğrendiğim­de, meğer o üstadın ifadesiyle “Nurun kumandanı“imiş.

Evet, asıl ismi “Mehmed Zeyver (dedelerini­n ünvânı olan Zeyvergill­er’den dolayı o isim konulmuş) olan“ziver”ismini, üstadın“zübeyir”yaptığı bu kahraman ağabeyimiz, gerçekten de, nurun acâib bir kumandanı idi. Üstadın vefatından sonra, onun meşreb ve yolunu devam ettirmişti. Şu anda, mustakim birçok nur cemaat mensubları­nın şikâyetçi olduğu ve “siyaset şeytanının”araya girmesiyle meydana gelen iftiraklar­a o hiç müsaade etmezdi.

2 Nisan 1971 tarihi, bizim için; unutulmaz bir tarihtir. O gün rahmet-i Rahman’a uruc eden Zübeyir ağabeyi, her sene o gün hatırlarız. Allah, binlerce rahmet eylesin! Üstadın, şu şekilde: «Ey beni görmek isteyen âhiret kardeşleri­m ve hemşireler­im! Bazı esbaba binaen şimdilik zaruret olmadan görüşmemek lâzım gelmiş. Zübeyir’i tam bir Said olarak tevkil ettim. Onunla görüşen, benimle görüşmüş gibi kabul ederim.»

Vahşi Şaban ağabeyden nakle göre: “Bir gün sadece Zübeyir Ağabey ve Üstad vardı. Üstad bana sordu: ‘Kardeşim, sen Zübeyir’i iyi bilir misin?’ Ben de ‘biliyorum Üstadım’ dedim. Üstad değneği aldı, Zübeyir Ağabeye vuruyor: ‘Bu taş. Bak, kaya. Hiç de konuşmaz. Câmid bu. Kardaşım Şaban! Bu öyle ahmak ki, 30 lirayı bıraktı, 30 kuruşa burada çalışıyor (PTT de memur olarak çalıştığın­ı kastediyor).’ Zübeyir Ağabey de hiç ciddiyetin­i bozmadan kuzu gibi öyle duruyor. O hâlden, hiçbir şey anlamadım. Neyse... Aradan epey bir zaman geçti. Yine bir gün gittim kapıyı açtım. Üstad yine sordu: ‘Sen benim Zübeyir’imi tanır mısın?’ dedi. Tanırım Üstadım dedim. Üstad, bu defa ‘Ben Zübeyir’imi kâinata değişmem!’ dedi.”

Rahmetli Tahirî Mutlu ağabey’e müşkül bir mesele hakkında ne yapılması îcab edileceği sorulunca, şu cevabı vermiş: ‘’Bunu Zübeyir Ağabey’e sorun. Bu meseleyi O bilir. Her büyük zatın bir Sır Kâtibi vardır. Üstadın da Sır Kâtibi Zübeyir Ağabey’dir.’’“üstad Bediüzzama­n Hazretleri matbuatı, gazeteleri takib eder, Risâle-i Nur’la alâkalı, herhangi bir şey olup, olmadığını merak ederdi. İşte, bu gazete okuma işini Zübeyir ağabey ile yaptığı gibi, içtimaî ve siyâsî meseleleri de, yalnız onunla konuşurdu. Üstadın, Zübeyir Ağabeye olan alâkası bir başkaydı.”

Üstad, zaman, zaman ağabeylere, Kur’an üstüne el bastırıp, “sadakat “yemini yaptırırmı­ş. Bayram ağabeye dermiş ki: “Keçeli, beni âlet edersiniz, yemininizi bozarsınız, bana ihanet edersiniz diye korkuyorum. Ama bu câmid, bu taş kafalı Zübeyir hariç.” İşte, Zübeyir ağabey, böyle sadakat timsali bir ağabeyimiz­di.

Zübeyir ağabeyi, vefatını 53. senesinde, rahmet ve minnetle yâ’d ediyoruz!

 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye