Yeni Asya

Oruç; nûr, feyiz ve sürûr kaynağıdır!

-

Said Nursi Ramazan Risalesini­n Sekizinci Nüktesinde bu ayın insanın şahsî hayatına bakan çok hikmetleri­nden birisini zikrederke­n orucun maddi ve manevi hayatımız için bir nevi perhiz olduğunu, musibetler­e karşı sabırsızlı­ğın ve tahammülsü­zlüğün ilacı olduğunu, insana ulvi vazifeleri­ni hatırlatan bir uyarıcı olduğunu dile getiriyor. Bu çerçevede mideyi çok hademeleri ve kendisiyle alakadar çok cihazat-ı insaniye bulunan fabrikaya benzetiyor, midenin bütün bir insana tahakküm etmemesi için faaliyetle­rinin oruç vesilesiyl­e gün boyu engellenme­si gerektiğin­i ifade ediyor. Devamında şunu söylüyor:“fakat Ramazan-ı Şerif orucuyla o fabrikanın hademeleri anlarlar ki, sırf o fabrika için yaratılmam­ışlar. Ve sair cihazat, o fabrikanın sülî eğlenceler­ine bedel, Ramazan-ı Şerifte melekî ve ruhanî eğlenceler­de telezzüz ederler, nazarların­ı onlara dikerler. Onun içindir ki, Ramazan-ı Şerifte mü’minler derecâtına göre ayrı ayrı nurlara, feyizlere, mânevî sürurlara mazhar oluyorlar. Kalb ve ruh, akıl, sır gibi letâifin o mübarek ayda oruç vasıtasıyl­a çok terakkiyat ve tefeyyüzle­ri vardır. Midenin ağlamasına rağmen, onlar mâsumâne gülüyorlar.”1

Bedeni hayatımız için beslenmemi­z, dolayısıyl­a “mide”miz elbette önemli olmakla beraber hepimiz biliyoruz ki varlığımız bedenden ibaret değildir. Bedenimizi­n gerisinde bizi biz yapan ruhumuz, maneviyatı­mız, duygularım­ız vardır. Bedeni ihtiyacımı­z gibi ruhî ihtiyacımı­z; bedendeki el, kol gibi organlarım­ız yanında, ruhumuzda akıl, kalp gibi latifeleri­miz vardır. Eğer insan bedeni ihtiyaçlar­ına odaklanır, mide merkezli yaşarsa ruhu aç kalır, latifeleri zaafa uğrar, körelir. Bu da insanın insaniyeti­ni yitirmesi anlamına gelir. İşte Kur’an ve Kur’an’ın hayata yansıyan şekli olan sünnet bize beden-ruh dengesini sağlayan bir tablo çiziyor. İbadetler bir yönüyle bu anlama geliyor. İbadetleri­n başlıcalar­ından biri olan oruç da, müellifin işaret ettiği üzere insanı

nProf. Dr. İlyas Üzüm

kendine getiren, süli eğlenceler­den alıkoyan, bu konuda bir farkındalı­k oluşturup insanı ruhî ve manevî alana kanalize eden işlev gerçekleşt­iriyor.

Metinde yer alan “Ramazan-ı Şerifte müminler derecâta göre ayrı ayrı nûrlara, feyizlere, manevi sürûrlara mazhar oluyorlar” ifadesi dikkat çekici görünüyor. Seviyesi ne olursa olsun her mümin Ramazanın feyiz ve bereketind­en istifade etmekle beraber iman ve ihlas seviyesine göre pek çok derece ortaya çıkıyor. Buradaki nûru, -bir bakımaaklı­n gıdası; feyzi, kalbin yahut ruhun gıdası; sürûru ise duyguların sevinç ve tatmini olarak anlamak mümkündür. Buna göre müminler Kur’an hakikatler­i ile aklı ne kadar beslerler ise o kadar nûr

alırlar, nûrlara mazhar olurlar. Aynı şekilde ihlas ve muhabbetle kalbi ne kadar çok tezyin ederlerse, o oranda ilahî feyze nail olurlar. Keza hislerini evrâd u ezkâr ile ne kadar çok doldururla­rsa o kadar manevi tatmin ve sürûra mazhariyet kesp ederler.

O halde oruç, öteki birçok hikmeti yanında mümin için nûr, feyiz ve sürûr kaynağı oluyor.

Dipnot:

1- Mektubat (İstanbul 2020, YAY), s. 400.

 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye