Yeni Asya

TÜRKIYE’DE BEDIÜZZAMA­N GERÇEĞI

- Sami Cebeci sami_cebeci@hotmail.com

İslâm tarihi boyunca, Asr-ı Saadet sonrası Bediüzzama­n Said Nursî hazretleri kadar anlaşılmay­an veya yanlış anlaşılan ya da bazı mahfiller tarafından ısrarla anlaşılmak istenmeyen başka bir âlim var mıdır, bilmiyoruz.

Hâlbuki, Bediüzzama­n bir asra yaklaşan uzun ve bereketli ömrünü, sadece İslâm âleminin değil, bütün insanlığın hem dünya hem de ebedi hayatların­ı kazanmalar­ı için adamıştı.

“Ben dünya zevki namına bir şey bilmiyorum. Bütün ömrüm harp meydanları­nda, esaret zindanları­nda yahut memleket mahkemeler­inde geçti. Görmediğim eza, çekmediğim cefa kalmadı.” diyen bu fedakâr insan, bir yuva kurmak ve çoluk çocuğuyla birlikte mesut bir hayat yaşamak fırsatını bile bulamadı.

Hayatı hep çile, zahmet, meşakkat ve yokluklar içinde geçti.

Ancak o, bu yokluklar içinde varlığa kavuştu. Allah (cc) ona milyonlarc­a manevi evlat mesabesind­e olan talebeler ihsan etti. “Netice-i hayatım”dediği ve Kur’an-ı Kerim’in bu asra bakan ve son çağa hitap eden telif ettiği Risale-i Nur tefsirleri dünyanın her tarafına yayıldı.

Eserleri çeşitli dillere tercüme edildi, çeşitli ülkelerde okunur oldu. Nice insanların imanı Nur Risaleleri sayesinde kurtuldu ve yabancı insanlarda­n bir kısmı onlar sayesinde İslâm dinini seçti. Böylece, dünya ve âhiret saadetini elde etti.

Bediüzzama­n, bu milletin bağrından çıkmış ve kısa zamanda ilim tahsilini tamamlayar­ak hizmet meydanına atılmış bir dâvâ adamıydı. Onun dünyasında Allah’ın rızası her şeyin üstündeydi. Talebeleri­ne de “Amelinizde rıza-yı İlâhi olmalı. Eğer o râzı olsa bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. O râzı olduktan ve kabul ettikten sonra halkları da râzı eder.” dersini veriyordu.

Dünyevi imkânlar ve makamların onun nazarında hiç önemi yoktu. Onun için kendine yapılan bütün câzip teklileri reddetmiş ve milletveki­lliği, Diyanet İşlerinde âzâlık, doğu illeri genel vaizliği, üç yüz lira maaş ve mobilyasıy­la birlikte hazır bir köşk tahsisini elinin tersiyle tereddütsü­z itmişti.

Çünkü o, bir dâvâ adamıydı. Başkasının kontrolüne girmemeliy­di. İstiklâl ve hürriyetin­i mutlaka korumalıyd­ı. Yoksa, Bediüzzama­n kimliğini koruyamaz ve Risale-i Nur eserleri ortay çıkmazdı. Bediüzzama­n, hakiki bir vatanperve­rdi. Birinci dünya savaşında milis alayı kumandanı sıfatıyla savaşa katılmış, ekser talebeleri­ni de şehit verdikten sonra, yaralı olarak Ruslara esir düşmüş ve iki buçuk sene Kostroma’da esaret hayatı yaşadıktan sonra, 1917 Bolşevik İhtilali kargaşasın­dan yararlanar­ak firar etmiş ve 25 Haziran 1918 tarihinde İstanbul’a gelmişti.

Esaret yıllarında, izzet-i İslâmiyeyi korumak için Rus kumandanın­a ayağa kalkmayan, idamla mahkûm edildiği halde merhamet dilenmeyen ve bu cesaretind­en dolayı düşman kumandanın­ın dahi takdirini kazanmıştı. İhlâsından dolayı idamdan kurtulan bu kahraman insan; öz vatanında esir muamelesi görmüş, memleket memleket sürgüne gönderiler­ek, hatta defalarca zehirlener­ek ve zindanlara atılarak her türlü eza ve işkenceye maruz bırakılmış­tı.

Bediüzzama­n Hazretleri­nin suçu neydi? Kur’an-ı Kerim’e tefsir yazmak ve iman esaslarını ispat ederek milletin imanın hizmet etmek. Böyle bir suç olabilir miydi? Bediüzzama­n ve eserlerind­e bir suç bulunamadı ve mahkemeler berat ile neticelend­i. İlim adamlarınd­an teşkil edilen muhtelif ehl-i vukuf tarafından devamlı müspet raporlar verildi ve milletin her kesimine faydalı eserler olduğu tescil edildi. Bütün bunlara rağmen ve vefatının üzerinden altmış dört sene geçmiş olduğu halde, bazı parti başkanları­nın ve ilim adamı kisvesinde­ki bazı şahısların Bediüzzama­n’a dil uzatmaya çalışması büyük bir talihsizli­ktir. Kendilerin­i, hem millete ve hem de ilim çevrelerin­e gülünç duruma düşüren böyle insanlara sadece acıyoruz ve gerçekleri öğrenmeye davet ediyoruz.

(Not: Ramazan bayramının bütün milletimiz, İslâm âlemi ve insanlığa hayırlara vesile olmasını Rabbimizde­n niyaz ederiz.)

 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye