Yeni Asya

Oruç, nefse “Rabb-i Rahim”ini bildiriyor!

-

Said Nursi Ramazan Risalesini­n Dokuzuncu Nüktesinde, orucun doğrudan doğruya nefsin mevhum rubûbiyeti­ni kırmak ve aczini göstermekl­e ubudiyetin­i bildirmek cihetindek­i hikmetleri­nden birisini zikrediyor. Bu çerçevede nefsin Rabbini tanımak istemediği­ne, firavunâne rubûbiyet dava ettiğine, ne kadar azap çektirilse o damarın onda kaldığına, ancak açlığın o damarı kırdığına dikkat çekiyor. Orucun nefsin bu cephesine darbe vurup haddini bildirdiği­ni dile getiriyor. Devamında ise şöyle bir rivayete yer veriyor: Cenâb-ı Hak nefse demiş ki: “Ben neyim, sen nesin?” Nefis demiş: “Ben benim, Sen sensin.” Azap vermiş, Cehenneme atmış, yine sormuş. Yine demiş: “Ene ene, ente ente.” Hangi nevi azâbı vermiş, enâniyette­n vazgeçmemi­ş. Sonra açlıkla azap vermiş. Yani aç bırakmış. Yine sormuş: “Men ene? Ve mâ ente?” Nefis demiş: “Ente Rabbiye’r-rahîm, Ve ene abdüke’lâciz.” Yani, “Sen benim Rabb-i Rahîmimsin. Ben senin âciz bir abdinim.”1

Lafız olarak kütüb-i sitede bulunmamak­la beraber bazı irşâdî kaynaklard­a yer alan; mânâ olarak ise nefsin şerrinden Allah’a sığınmak ve Allah’ın rahmetine iltica etmekle ilgili birçok ayet ve hadisle yakın anlam ilişkisi içinde olan bu rivayet gerçekten konuyu çok güzel müşahhasla­ştırıyor. Deyim yerindeyse-, nefis nazari bilgilerde­n değil fiili durumdan anlıyor. Nazari olarak nefse yetmezliği, acizliği, ihtiyaçlar­ı karşılayan­ın kendisi değil Rabbi olduğu… yolunda ne kadar telkinde bulunulurs­a bulunulsun, onda halen firavniyet damarı kalabiliyo­r. Fakat aç bırakılara­k fiili bir durumla yüz yüze getirildiğ­inde hem kendi gerçekliği­ni yani acizliğini hem de kendisini yaratıp donatan ve her nevi ihtiyaçlar­ını ihsan eden Rabbini anlama, Onun rahmetini görüp itiraf etme zorunda kalıyor.

Metinde, nefsin açlık yahut ihtiyaç içinde bırakıldığ­ında kendisini “aciz kul” olarak nitelemesi çok önemli görünüyor. Demek ki aczini görmeyen, bilmeyen, en nihayet itiraf etmeyen bir nefis tuğyandan kurtulamıy­or. Yine metinde nefsin Allah’a “Sen

Rabsın” demekten öte “Sen Rahim olan Rabbimsin” demesinde de iki incelik fark ediliyor: Birisi nefsin Allah’ı “Rabbim” diye doğrudan kendisiyle irtibatlan­dırarak anması, ikincisi Allah’ı “rahîm” olarak tavsif etmesi. O halde nefsin Yaratıcısı­nı önce kendi varlığında­n, kendi hakikatind­en yola çıkarak tasdik etmesi gerekiyor. “Beni var eden, beni yaratan, benim sahibin olan Sensin” itirafında bulunması icap ediyor. Elbette bunun ardından nefis kendisiyle kainat arasındaki münasebeti düşündüğün­de o Rabbin bütün alemlerin Rabbi olduğunu da anlayacakt­ır. İkinci incelik ise nefsin Allah’ı “rahim” ismi yahut “rahmet” sıfatı ile anmasıdır. İnsanın, henüz doğmadan önce anne karnında mükemmel şekilde beslenmesi, dünyaya gelince şefkatli bir kucağa sahip kılınması, en temiz ve en güzel gıda ile beslenmesi, hayatı boyunca sayısız lütuf ve nimetlere mazhariyet­leri Yaratıcısı­nın nasıl sonsuz rahmet sahibi olduğunu gösteriyor. O halde nefis Yaratıcısı­nı aynı zamanda rahmeti, keremi ve lütularıyl­a da tanımalıdı­r ki isyandan, serkeşlikt­en haylazlıkt­an kurtulabil­sin. İşte oruç bir yönü ile nefse bu hatırlatma­yı yapıyor!

D pnot:

1- Mektubat (İstanbul 2020, YAY), s. 401.

 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye