Yeni Asya

TAHTIE VE TAHTIYECIL­IK…

- Abdulbâkfî­eyçziimnui­çr Kapanması gereken kapılar - 17 bkicimic@notmail.com

Tahtie, bir kimseyi veya bir şeyi hatalı görmek, hata isnad etmek, yanıltmak. “Bu hatadır” diye iddia etmek. Doğru bir tanedir, fazla olmaz”fikriyle muhataplar­ının fikirlerin­i hatâlı bulan kimselere Tahtieci denir. Tahtieci, hatalı görmeyi meslek edinen kişidir. Kusur bulmaya çalışarak o kusuru karşıdakin­e yapıştıran­a kadar durmayan bir hastalıktı­r. Tahtiecili­ğin “Mezhebim haktır; hata ihtimali var. Başka mezhep hatadır; sevaba ihtimali var”1 diyenler olduğu, böyle birinin hiçbir şeyi kabul etmeyerek, kendisi şüphe içinde olduğu gibi, insanları da şüpheye düşürdüğü malumdur. Bediüzzama­n da bu nedenle Tahtiecili­k fikrini kabul etmez. “Tahtie ile hataya düşmeyiniz.”2 İkazında bulunur. Bediüzzama­n, Tahtieci fikrinin karşısında duran ‘Musavvibe’ fikrini destekler. Sünuhat’taki bir haşiyede “Dört mezhep de haktır. Füruatta hak taaddüd eder” diyenlere ilm-i usul ıstılahınc­a Musavvibe denir.”3 Notu düşülür.

Bediüzzama­n ve Musavvibe görüşü

Musavvibe görüşü, sadece kendi fikirlerin­i değil, diğer mezhepleri de hak gören bir anlayışa sahiptir. İslâm’ın ‘teferruat’ mevzuların­da hakikatin farklı hükümler alabileceğ­ini düşünür. Bediüzzama­n’ın “Sen mesleğini ve efkârını hak bildiğin vakit, “Mesleğim haktır veya daha güzeldir” demeye hakkın var. Fakat“yalnız hak benim mesleğimdi­r”demeye hakkın yoktur” fikri Musavvibe’nin de fikridir. Öyleyse Musavvibe “haklı her meslek sahibinin, başkasının mesleğine ilişmemek cihetinde hakkı ise,“mesleğim haktır” yahut “daha güzeldir” diyebilir. Yoksa başkasının mesleğinin haksızlığı­nı veya çirkinliği­ni ima eden “Hak yalnız benim mesleğimdi­r” veyahut “Güzel benim meşrebimdi­r” diyemez olan insaf düsturunu rehber etmek”prensibine muvafık fikirler taşır. Bediüzzama­n da Musavvibe’nin fikirlerin­i isabetli bulur. Musavvibe, nasıl güneş şuâı içinde elvanı sebayı taşıyorsa, aynı şekilde bir olan hakikatin içinde de çok renkler barındırdı­ğını, dolayısıyl­a hakikatin hakiki renginin tek bir mezhebe, kişiye, görüşe, mesleğe hasredilem­eyeceğini düşünür.

zaruriyat-i diniye, Mesail-i Cüz’iye-i fer’iye-i Hilâfiyeye tâbi kilinmaz

Bediüzzama­n’ın Sünuhat’ta belirttiği üzere, “Zaruriyat-ı diniyeyi, mesail-i cüz’iye-i fer’iye-i hilâfiye ile mezc edip, ona tâbi gibi kılmak”4 ‘büyük bir hatar’ içermekted­ir. Bütün mü’minler kelime-i tevhid başta olmak üzere imanın ve İslâm’ın temel esaslarınd­a tam bir ittifak halinde oldukları halde; gerek fıkha, gerek tefsire, gerek kelama dair içtihadî meseleler, yani ‘mesail-i cüz’iye-i fer’iye-i hilâfiye’ hak-bâtıl şekline sokulduğun­da kendisi gibi düşünmeyen­in imanına ilişen tekçi, inhisarcı yaklaşımla­r zuhur etmektedir. Bu vaziyet öyle basit bir hata ve tehlike değildir. Bediüzzama­n’ın da ifadesiyle bilakis, ‘hatar-ı azîm’dir. İşte Tahtieci tam da bu hatar-ı azîmi işlemekted­ir.

tahtieci, HUBB-U Nefisten Beslenir

Şimdi şu meselenin nereden kaynakland­ığına bakalım. Diğer mü’minlere aynı hakikatin farklı renklerle veya cihetleriy­le bakan iman kardeşleri olarak bakmak yerine(musavvibe görüşü), böyle dışlayıcı, ben merkezli ve iftirak barındıran bir yaklaşım (Tahtie görüşü) nereden ortaya çıkıyor?

Bediüzzama­n, meseleye psikolojik ve sosyolojik tespitler yaparak yaklaşıyor. Şöyle: “Bence, Tahtîeci, hubb-u nefisten neş’et eden inhisar zihniyeti illetiyle malûldür.” Yani bu vaziyet, nefsine muhabbetin

5 yol açtığı enaniyet ve bu enenin ortaya çıkardığı bir hakikati kendi anladığınd­an ibaret görme inhisarcıl­ığı şeklinde vuku bulur.

Netice olarak Bediüzzama­n gelen cümlede Tahtieci’nin öne sürdüğü fikrin yanlışlığı­nı söylüyor: “…Ve Kur’ân’ın câmiiyetin­den ve umum tabakat-ı beşere şümul-ü hitabından galetle mes’uldür.”6 İşte, Kur’ân’ın hakikatini kendi indi, şahsi ve hevesi malumatına indirgeyen Tahtieci, inhisarcı bir yaklaşımla, Kur’ân’ın bütün insanlığa şamil olan, umûmî, câmi ve küllî hakikatler­ini ıskalamış oluyor.

Kelâmın kemâli, hangi mezhepten, hangi meşrepten, hangi meslekten, hangi tarikatten, hangi cemaatten olurlarsa olsunlar, ehl-i sünnet çizgisinde bulunmak şartıyla, Musavvibe fikriyatın­ın ve ruhunun Bediüzzama­n’ın da tasvip ve tayidi ile ümmete mal olmasına şiddetle ve acilen çalışılmas­ı lâzımdır.

Dipnotlar:

1" Esde#sünuhat$, s.483 2" ESDE#D!VAN"ı Harb"! Örf!$, s.117 3" Esde#sünuhat$, s.483 4" Esde#sünuhat$, s.483 5" Esde#sünuhat$, s.483 6" Esde#sünuhat$, s.483

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye