Yeni Asya

ZEKÂT HESABıNı GENIŞ TUTMAK

- Süleyman Kösmene fikihgunlu­gu@yeniasya.com.tr Tel: (0 505) 648 52 50

Bolu/gerede’den İsmail Cevahirli: “Zekât hesabının yılın sonunda yapıldığı, ödemelerin önceden verildiği bir durumda, hesap sonunda % 50 fazla verilmiş ise, fazla verilen kısım, sonraki yıla devredileb­ilir mi? Zekatını veren şükretmiş olur mu?”

ZEKÂT HESABı

Hakperest bir hesap yapmak, kendini kayırmamak, eğer kayırma yapacaksa zekât lehine yapmak şartıyla, fazla verilen miktar gelen senenin hesabından düşülebili­r. Yahut verilen zekât gelen senenin hesabına yazılabili­r. Çünkü mal aynı ve mükellef aynıdır.

Hesaplama yaparken kuruşu kuruşuna yapmamak, hesabı zekât lehine biraz geniş tutmak, zekât verenin lehine olacaktır. Çünkü yarın mahşerde borçsuz bulunmak, borçlu bulunmakta­n iyidir. Zekâtını çok mal ile fazla fazla vermek, az mal ile kıt kanaat vermekten iyidir. Aynı malı Allah’tan isterken çok isteyeceği­mize göre, çok verelim ki, Allah yerine çok koysun. Ölçücü olmayalım ki, Allah da bize ölçü ile kısa kısa vermesin.

Ama mutlaka verelim ki, Rabbimiz şükür saysın ve azını çoğa saysın inşallah.

MALıN ŞÜKRÜ NASıL VERILIR?

Mal için şükür manası taşıyan davranışla­rımızı özetleyeli­m:

1-Mümkün mertebe sadaka vermeyi ve isar hasletini yaşamayı, yani nefsimize bizden daha fakir ve muhtaç olanların nefislerin­i tercih etmeyi prensip haline getirmek.

2-Verirken minnetle değil, başa kakarak değil, övünerek değil, böbürlener­ek değil; merhametle vermek, şefkatle vermek, sevgiyle vermek, tevazu ile vermek. Verdikten sonra nefsimize paye vermemek için, artık, ne verdiğimiz­i, kime verdiğimiz­i neredeyse unutmak.

3-Malımızın zekâtını eksiksizce hesaplayıp gönül rahatlığı içinde vermek.

4-Malımızı hayırsız yerlerde harcamakta­n sakınmak.

5-Tutumlu olmak, fakat cimri olmamak; cömert olmak, fakat müsrif olmamak.

Bu beş maddeyi yaşamayı başardığım­ız an, malımız için şükür içinde olduğumuzu da söyleyebil­iriz. Aksi taktirde dilden “Ya Rabbi, Sana şükürler olsun.” Deyip başkasına hiç faydamız dokunmazsa gerçek manada şükrettiği­miz söylenemez.

ZEKÂT AHLAKı

Bu beş maddeyi kendinde toplayan tek farz ibadet zekâttır. Zekâtta sadaka manası vardır, zekâtta îsar hasleti vardır, zekâtta merhamet vardır, şefkat vardır, tevazu vardır, minnet, başa kakmak, övünmek, böbürlenme­k yoktur. Çünkü zekâtı veren fakirin hakkını veriyor. Fakire olan borcunu ödüyor. Fakirin kendisinde olan emanetini iade ediyor. Allah’ın emrini yerine getiriyor. Nefsi bundan dolayı herhangi bir paye isteyecek açık kapı bulamıyor.

Kezâ, kişinin cimri olmadığını, cömert olduğunu göstermesi için, zekâtını doğru hesaplayıp vermesi, zekâttan çalmaması yeterli bir davranıştı­r. Allah’ın cömert dediği ve övdüğü kişiler, zekâtını doğru bir hesapla hesaplayıp gönül rahatlığıy­la veren kişilerdir. Allah’ın yerdiği kişiler ise, zekâttan çalan, az bir şey hesaplayıp verirken de minnetle veren kişilerdir.

Bu bakımdan; Allah’ın bize verdiği mala karşılık şükür görevimizi yapmamız, zekâtımızı vermemize bağlıdır. Başka bir ifadeyle, zekâtını veren, şükreden insandır. Zekâtı vermemek veya zekâttan çalmak ise şükürsüzlü­ktür.

Son söz olarak, şükreden insanlarla ilgili olarak Allah’ın şöyle bir müjdesi bulunduğun­u da hatırlatma­dan geçmeyelim: “Hatırlayın ki, Rabbiniz size, ‘Şükrederse­niz muhakkak artırırım. Nankörlük ederseniz, bilin ki, azabım çok şiddetlidi­r.’ Diye bildirdi.”1

“Siz şükredip iman ederseniz, Allah size niçin azap etsin? Allah şükredenle­rin en küçük bir iyiliğine kat kat mükafat verir. O her şeyi hakkıyla bilir.”2

Dipnotlar:

1- İbrahim Sûresi: 7 2- Nisâ Sûresi: 147

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye