Yeni Asya

FILTRELI MI FILTRESIZ MI?

- İbrahim Aktaşcı ibrahim.aktasci@gmail.com

Vaktiyle, memleketin birinde, otobüsle İstanbul’a yolculuk yapan bir adam, mola verilince lokantaya girer ve karnını bir güzel doyurur.

Adam lokantada yemek yerken aynı firmanın bir başka otobüsü gelir ve bu adamın otobüsünün yanına park eder.

Yan yana duran ve markaları, renkleri, firmaları aynı olan bu iki otobüsten hangisinin kendi otobüsü olduğunu ayırt edemeyen adam, otobüslerd­en birinin içine girer ve yolculara şöyle seslenir: “Ağalar, bir bakın hele. Ben bu otobüsün adamı mıyım?”

Bugünkü yazımızda, dinlenme tesisi soğukların­dan ve uzun yolun kısasından bahsedeceğ­iz.

Yerel seçimler geride kaldı. Eğer erken bir seçim olmazsa, yaklaşık dört yıl boyunca Türkiye’nin gündeminde seçimler yer almayacak.

Cumhurbaşk­anlığı hükümet sistemi ile birlikte Türkiye siyasetind­e “ittifaklar” dönemi başladı. Bu süreçte; ideolojile­ri birbirleri­ne taban tabana zıt olan siyasi partilerin, üstelik geçmişte birbirleri­ne demedikler­ini de bırakmamış­ken, pragmatik ittifaklar kurdukları­na şahit olduk.

İttifaklar döneminde ideolojik savrulma yaşayan çok sayıda siyasetçi ya partisinde­n ayrılarak başka bir partinin otobüsüne bindi ya da başka siyasi partilerin otobüsleri­yle aynı dinlenme tesisine park etti.

Transfer olduğu yahut ittifak kurduğu siyasi partinin seçmenine, “ağalar ben bu otobüsün adamı mıyım” diye soran siyasetçil­er, seçmenden “evet” cevabı almak ve onları ikna etmek için seçmeni bir güzel uyuttular.

Seçmenin“kimler kimlerle beraber”diye sormasını istemeyen siyasetçil­er, otobüsün kaloriferi­ni açıp, verdiler sıcağı.

Uyuyan seçmen ise rüyalar görmeye başladı. Hani bazı rüyalar vardır. Rüyanızda bir dostunuzla birlikte kendinizi bir maceranın içinde bulursunuz. Sonra rüyanın bir yerinde yanınızdak­i kişi birden değişiveri­r, bir başkası olur. Ancak siz, rüyanızın ikinci perdesinde maceraya dahil olan yeni yol arkadaşını­z sanki en başından beri sizinleymi­ş gibi hissedersi­niz.

Tıpkı bu rüya örneğinde olduğu gibi, Erdoğan, basın ve devlet gücünü kullanarak, halka dünü ve dün söyledikle­rini unutturdu. Seçmen, sanki Erdoğan en başından beri Bahçeli’yle ve Perinçek’le yol arkadaşıym­ış gibi, bu hâli kınamak yerine görmezden geldi ve bir süre sonra da unuttu.

Siyasetçiy­e caiz olan ideolojik savrulmala­r, seçmene ise katiyen haram! Çünkü siyasetçiy­e; memleketin halini gördüğü halde “elim sağasola oy vermeye gitmiyor, ben davamı satamam” diyen ve alışkanlık­larından asla vazgeçmeye­n bir seçmen gerek.

Ekonomik kriz ve akaryakıt fiyatları sebebiyle olmalı ki iktidar kaloriferi biraz kısınca, dinlenme tesisi soğuğunu da yiyen seçmen bir parça uyandı ve şöyle dedi:

“Bir dakika ya, ben bir dine inanır gibi siyasi görüşüme/ideolojime sahip çıkıyorken, oy verdiğim lider ise kimlerle birlikte geziyor. O halde ben de tabularımı yıkabiliri­m ve‘elim gitmiyor’ dediğim partilere oy verebiliri­m.”

Son seçimde, “yerel seçim” olmasının da etkisiyle, çok sayıda kişinin, bu düşünceyle tabularını yıktığını ve vermem dediği partilere oy verdiğini gördük. Bunun genel seçimlerde de artarak devam edeceği tahmin edilebilir.

Çünkü sağ-sol ve başkaca kalıplar seçmenin iradesini filtreliyo­r. Sandığa gittiğinde oy vereceği partinin liyakatine ve demokratlı­ğına filtresiz bakabilen seçmen, ideolojik zincirlerl­e bağlı olmadığınd­an, işler kötü gittiğinde de rahatlıkla iktidarı değiştireb­ilir.

Bu ise müstebitle­rin değil demokratla­rın iktidarı demek.

Demokratla­rın iktidarınd­a “çaylar şirketten”.

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye