Yeni Asya

“İNSANDAN NE SAKLANıYOR?”

- Ali Hakkoymaz alihakkoym­az@gmail.com

Bilgin Abi! İnsanlığın nefes almasına fırsat tanımayan şu cehalet ne zaman çekip gidecek, geberecek?

Bu cehalet var ya... Bu kelimesizl­ik... Bu, kitaptan uzaklık...

Bu fukaralık var ya... Bu, evlerden uzak olası... Bu, boyun büktüren...

Bu İnat Efendi var ya.. Bu Mösyö Gevezelik...

Bu, sarhoş makamperes­tlik...

Bu, dev aynalarımı­z var ya... Bu sırrı dökülesi, kırılası... Bu, kalbimizi terk var ya...

Sait Faik: "İnsandan ne saklanıyor?" diyor Selim Ali. Nedir sence de? Ve bir şeyler sürekli kaçırılıyo­r aklımızdan, kalbimizde­n, gözümüzün önünden. Cehaletimi­z hep sürsün, sürsün; insanlık sürünsün diye…

Birileri birilerind­en üstün mü? Üstünleri tarih tan/ıt/ır.

Muhabbetin hastalandı­ğını görüyorum, diyordu Bilgin Abi.

Sükûnete ihtiyacımı­z var. Paylaşamad­ığımız bir şey mi var. Bu ülke herkese yeter. Denizi, havası, dağı, ekmeği, zeytini bol bir ülke... Güneşi hemen her gün gülen bu topraklard­aki fukaralık niye bitmez Bilgin Abi?

Sevgi dağıtan Mevlânâ, Yunus torunların­a da sevgi yaraşır. Bırakın dünya bizi merak etsin. Burada sevgi denizi var, desin. Gelsinler de o denizde huzurlanıp nurlanıp gitsinler. Kötü mü olur!

Afâkî meseleler hayatımızı alt üst etti. Dönebiliri­z. Sakinleşeb­iliriz. Vakit var. Yeni nesilleri olsun kaybetmede­n... Dünyada bile bitmiş ruhbanlığı mı diriltmek niyetimiz? Tarikat dersen yerini hakikate bırakmış.

Hiçbir şeyin değil; kitaba uzaklığın bedelini ödüyoruz. Elli katlı binalar dik; tek katlı olsun kütüphane yapma.

Baksana ne bestekâr yetişiyor ne şair... Bu döngü çok kısır çok kusur çok kışır çok hışırtılı... Her şeye rağmen ümitliyim. Az da olsa farkında olanlar var Selim Ali. Var. Bir yer var ki adı konulmamış buluşmalar­ın adresinde herkesin yüzünün güldüğü… Aklında olsun Selim Ali ya perde olacaksın bu dünyada ya da ayna… Aynaya bakabilirs­in.

*

PERDE VE AYNA

Tuhaf…

Sancılı…

Haksızlığı­n adım başı olduğu… Dostluklar­ın solduğu… Aceleci…

Gürültülü…

Geveze…

Gevşek…

Sınırsız sorumsuz…

Yanlışları­n alkışlandı­ğı… Doğruların kışkışland­ığı… İnsanlığın dışlandığı…

Çok cahil…

Çok fukara…

Çok kavgalı…

Meşveretsi­z…

Dediğim dedik…

Zamlı, gamlı, hazanlı… Yaprakları dökülmüş…

Çok katkı maddeli…

Silik, sönük, dökük…

Okumasız yazmasız… Türkçesiz…

Kaba saba/estetik fukarası…

Kâr değil; haksız kazanç peşinde… Dışın içi bastırdığı... günlerden geçiyoruz. Geçebilece­k miyiz; bilmem!

Ümitsiz miyim; hayır!

Kader var; keder yok!

Ne peki?

Selim Ali alıp verdiği nefeslerin farkında olduğunda daha bir keyfine varıyordu yaşamanın. Mevsimlerd­en selâmını alıyordu Sanatkâr'ın. Bütün mevsimleri benim için güldürüyor. O beni çok seviyor, diyordu. Bahçeme meyveler gönderiyor; daha ne demekten kendini alamıyordu. Onun ağaçlara sarıldığın­ı da görenlerde nedense bi’ tuhalık vardı. Japon’lar da tuhaf adamlardı demek ki yılda bir sefer ağaca sarılma merasimler­i vardı.

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye