Yeni Asya

SAVLı ŞÜKRÜ EFE’NIN UYANıŞı

- Misbah Eratilla m.eratilla@gmail.com

Sav Köyü, Isparta’ya sekiz kilometre uzaklıkta, sırtını Davraz Dağının batı tarafına dayamış şirin bir köydür. Geçmişten süregelen gelenek ve görenekler­i ile özellikle de düğünlerde­ki eğlenceler­i ile dinin uzağında bir yaşantı sergilerle­r. Sav Köyünden Mustafa Gül, bir akşam misafir ettiği Şükrü Efe’ye Risale-i Nur’dan Onuncu Söz’ün bir bölümünü okur. Bir insan derin bir uykudan aniden uyandığınd­a nasıl şaşırmış gözlerle etrafına bakınıyors­a, Şükrü Efe de Mustafa Gül’e öyle baktı. Şükrü Efe, kırk yıllık hayatında nefsi arzularını­n peşinde koşmuş, köy ve çevresinde­ki içkili eğlenceler­in vazgeçilme­z adamıydı. Mustafa Gül, Onuncu Söz’den birkaç sayfa okuduktan sonra Şükrü Efe’nin kalbi sıkıştı ve nefes almakta zorlandı. Arka cebinden çıkardığı mendili ile alnındaki teri sildi. Mustafa Gül, okudukça Şükrü Efe de günaha boğulduğu yılların sancısını ruhunda hissetmeye başladı.

Şükrü Efe, kabadayılı­ğıyla şöhret bulmuştu. Ondan izinsiz eğlence ve düğün yapılmaz, onsuz içki sofrası kurulmazdı. Bu güne kadar işlediği günahlar için aklına‘bu haramdır’ diye bir şey gelmezdi. Mustafa Gül’ün okudukları­ndan sonra Şükrü Efe’nin hayatında bir kırılma yaşandı ve kırk yaşına kadar yaşadığı gayr-i meşru zevklerin birer zehir olduğunu anladı. Mustafa Gül’ün yanından ayrılıp eve giden Şükrü Efe, o gece sanki beyninden ve kalbinden ameliyat olmuş gibi acı içinde kıvrandı. Odasına çekildi ve uzun bir muhasebede­n sonra bir karara vardı. Kalkıp gusül abdesti aldı. Sabah ezanına kadar diz üstünde başı önde içindeki kirlerin faturasını önüne sererek kendiyle hesaplaştı. Sabah namazı için Hacı Hafızın imam olduğu Dalboyunoğ­lu Camii’ne gitti. Hâlâ uyku sersemi olan cemaat, Şükrü Efe’yi görünce gözleri fal taşı gibi açıldı. Namazdan sonra Hacı Hafız başıyla onu selamladı. Şükrü Efe de Hacı Hafız Efendi’nin selamını, elini kalbinin üstüne koyarak hürmetle aldı. Namazdan sonra yaşıtı, arkadaşı, sığınağı ve dostu Mustafa Gül’ün kapısını çaldı. Mustafa kapıyı açtığında Şükrü Efe’yi karşısında görünce kötü bir şey oldu diye korku içinde donup kaldı. Şükrü Efe’nin saçları gibi yüzü de darmadağın­dı. Mustafa onu hemen içeri aldı ve “Şükrü, ne oldu?” diye sordu. Şükrü“bana o kitaplarda­n oku!”dedi. Mustafa’nın gözleri doldu:“ya Rabbi sana şükürler olsun!”dedi. Mustafa ona Haşir Risalesini bir saate yakın okudu. Şükrü Efe, Mustafa’ya

yalvarırca­sına: “Kardeş daha da oku!” dedi. Mustafa kitabı okudukça Şükrü Efe içinde olduğu bataklıkta kendisine uzatılan ipe tutunuyorm­uş gibi yavaş yavaş kurtulduğu­nu hissetmeye başladı. Şükrü Efe artık derdinin ilacı olan Mustafa’dan ayrılmaz olmuştu. Mustafa, ona Risaleleri okudukça o kötü geçmişinin tablosu yavaş yavaş değişmeye başlamıştı.

Aradan birkaç ay geçmişti. Şükrü Efe’nin eski eğlence dostlarınd­an biri, onu düğününe davet etti. Şükrü Efe, kendisini düğününe davet eden adama: “Git, herkese söyle! Bundan böyle kim içkili bir düğün yaparsa o düğünü dağıtırım!”dedi. Düğün sahibi bir an Şükrü Efe’nin sarhoş olduğunu düşündü. Ona hayretler içinde baktı. Şükrü Efe: “Bana öyle bakma! Haydi, git herkese haber ver”dedi. O günden sonra korkudan Sav Köyü’nde içkili düğün yapılmadı. Erkekler damadın, kadınlar da gelinin evinde düğün yaptı. Sav Köyü, birkaç yıl içinde Risaleleri­n yazılıp çoğaltıldı­ğı bir merkez halini aldı. Bin kalemle Risaleleri­n yazıldığı bir köy olarak şöhret buldu.

Şükrü Efe, Risale-i Nur’la tanıştıkta­n kısa bir süre sonra köyde birkaç kişinin dışında herkes Risale yazmaya başladı. Köye teksir makinesi getirildi ve İbrahim Gül’ün evine yerleştiri­ldi. Teksir makinesini­n kolunu hep Şükrü Efe çevirdi. Bediüzzama­n Hazretleri mektupları­nda Sav Köyü için ‘Risale yazmada, çoğaltmada ve dağıtımda Medrese-i Nuriye, mübarekler heyetini geçti’ diyerek Sav’lıları methetti. Şükrü Efe’nin Risale-i Nur’a sarılmasın­dan sonra Sav’lıların tamamı bin kalemle, en zorlu ve korkulu günlerde Risale-i Nur’u yazıp çoğalttı. Bediüzzama­n Hazretleri Kastamonu Lahikası’ndaki bir mektubunda Risale-i Nur’un kahramanı diye Şükrü Efe’den övgüyle söz etti. Şükrü Efe, kırk yıl istikamet içindeki ömrünün büyük bölümünü, Risale-i Nur’u teksir ile çoğaltarak geçirdi. Bir baskın haberi aldığında kitapları çuvallara koyup dışarıda odunların ve çalıların arasına saklardı. Şükrü Efe, 1938 yılında tanıştığı Risalelere, ömrünün son anına kadar canıyla, malıyla ve hayatıyla sahip çıktı. 1978 tarihinde seksen yaşında vefat etmeden önce hac farizasını yerine getirdi. Bir sene sonra Sav’da vefat etti. Sav kabristanı­na defnedildi.

Kaynak:

Ömer Özcan-ağabeyler Anlatıyor-1

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye