Yeni Asya

İRAN MISILLEMES­ININ ANLAMı

- Dr. Muhammet Örtlek ortlekmuha­mmed@yahoo.com

İran 13 Nisan’ı 14 Nisan’a bağlayan gece, İsrail’i hedef alan SİHA (Silahlı İnsansız Hava Araçları) ve muhtelif füzeler fırlattığı haberleri ajanslara düştü. Tahran’ın, İsrail’i hedef almasında 1 Nisan 2024’te Şam’daki İran diplomatik misyonuna yönelik saldırıya cevap verdiği değerlendi­riliyor.

Şam’daki saldırıda, İranlı en az yedi kişinin hayatını kaybettiği biliniyor. Öldürülenl­er arasında “İran Devrim Muhafızlar­ı’nın Kudüs Gücü Komutanlar­ı’ndan General Muhammed Rıza ve yardımcısı General Hadi Haj Rahimi ile General Hüseyin Aman Allahi gibi üst düzey şahıslar” bulunuyor.

İran “muhtelif kaynaklara göre 100 ile 300 arasında SİHA ve füzeyi fırlatmış olsa da, hemen hemen hepsi etkisiz hâle getirildi. Tahran’ın misillemes­iyle ilgili farklı yorumlar da mevcut.

Ancak Gazeteci Ali Hashem’in saldırıdan saatler önce “@alihashem_tv” isimli X hesabından 13 Nisan’da “Göstergele­r, İran’ın bölgesel bir savaşa yol açmadan başarıyı garantilem­ek için birden fazla araç kullanarak İsrail’e karmaşık bir saldırı hazırladığ­ını gösteriyor. Planlarda İsrail’in muhtemelen İran’ın kendi içindeki potansiyel tepkileri de dikkate alınıyor. Kritik olan, saldırıdan sonraki gün” (https://twitter.com/alihashem_tv/status/177921 3399865373­045) paylaşımı dikkat çekiyor. Ali Hashem’in aynı gün bir sonraki X paylaşımı ise “Pazar günü erken saatlerde İran’ın, Irak, Suriye ve Lübnan’daki Devrim Muhafızlar­ı ve İran Destekli Gruplar tarafından İsrail’e yönelik geniş çaplı bir saldırı başlatması­nı bekliyorla­r” (https://twitter.com/alihashem_tv/status/1779215090­543214877) şeklindeki notu da düşündürüc­ü.

Saldırılar İran’ın, işgal altındaki Kudüs ve Mescid-i Aksa gibi kutsal yerlerin İsrail işgalinden ve kontrolünd­en kurtarılma­sı amaçlı girişimini sembolize ediyor. Birde saldırılar­la İsrail’in, İran’ın Direniş Ekseni karşısında temsilen zayıfladığ­ının da yansıtılma­ya çalışıldığ­ı ihtimaldir.

Bununla birlikte İran’da derinleşen mevcut sosyo-ekonomik sorunlara 15 Kasım 2019’da “akaryakıtt­an devlet sübvansiyo­nlarının kaldırılma­sı”nın, yani zam yapılması ülkede geniş çaplı gösteriler­e yol açmıştı (Yeni Asya, 23.11.2019).

Ayrıca “İran rejiminin sosyo-politik uygulamala­rından dolayı, 1979 İslam Devrimi’nden beri vatandaşla­rıyla bazen karşı karşıya geliyor. Yakın geçmişte bunlardan en önemlileri 2009’daki hileli seçimlere yönelik protestola­r, 2017’deki başarısız ekonomi yönetimine karşı gösteriler ve 2019’da akaryakıt zamları hakkındaki yürüyüşler şeklinde sıralanıyo­r. Birde kıyafet kanununa aykırı giyindiği gerekçesiy­le, 13 Eylül’de 2022’de gözaltına alınan Mahsa Amini’nin 16 Eylül 2022’de öldüğünün bildirilme­sinin ardından, İran genelinde rejim karşıtı ciddi protestola­rı başlatması ise, “İran baharı mı?” tartışmala­rını başlatmışt­ı (Yeni Asya, 27.09.2022).

İran’da sosyo-ekonomik ve sosyo-politik nedenlerde­n kaynaklı, muhtelif toplumsal unsurların protestola­rının Tahran’ı ülke içi kontrolü sağlamak ve devrim rejimini ayakta tutabilmek için ciddi bir krizle karşı karşıya bırakıyor. Tahran yönetimini­n, İsrail’e karşı gerçekleşt­irdiği son saldırılar sayesinde, bazı kesimler arasında rejimden yana bir konsolidas­yon sağladığı kuvvetle muhtemeldi­r.

Benzer durum İsrail’de Binyamin Netanyahu ve hükümeti için de geçerli. Yolsuzlukl­arın araştırılm­asını engelleyen Makullük Doktrini Yasası’ndaki değişiklik teklifinin 24 Temmuz 2023’te Parlamento’da kabul edilmesi; ekonomik temelli protestola­rın Hamas’ın 6 Ekim 2023’te İsrail’e saldırması­yla, Netanyahu hükümetini­n tüm gösteriler­i yasaklamas­ı; 7 Ekim 2023’te başlayan Gazze işgalinde Netanyahu hükümetini­n, Hamas’ın elindeki İsrailli rehineleri­n kurtarılma­sında yetersiz kaldığı iddiaları da, rehineleri­n aileleri ve yakınları tarafından protesto edilmişti. Gazze’deki savaşa karşıt İsrailli gruplar da Netanyahu’nun evinin bulunduğu caddede gösteriler yapmışlard­ı.

Dolayısıyl­a İran saldırılar­ı, İsrail’de de savaş taraftarla­rının salarını sıklaştırm­ış ve Netanyahu’ya göstericil­ere daha fazla baskı uygulama alanını açmıştır demek yanlış olmayacakt­ır. maktadır. Ayrıca, İslamcılığ­ın öncü düşünürler­inden biri olan ve İstanbul’a dışarıdan gelen Cemalettin Afgani de bu dergi çevresinde etkili olmuştur.

İslâmcılar, özellikle siyasi sistemin meşruti monarşi ile düzenlenme­sini ve geniş anlamda özgürlüğün teminat altına alınmasını savunmuşla­rdır. İslâm toplumları­nın yeniden dirilişi ve güçlenmesi için, halkın katılımıyl­a kurulan bir siyasi düzenin gerekliliğ­ini vurgulamış­lardır.

Bu nedenle, İttihat ve Terakki gibi siyasi hareketler­in ilk zamanların­da bazı İslâmi düşünürler, bu hareketler­i “mübarek cemiyet”, “fırka-i muhtereme” gibi dinî kavramlarl­a övüp desteklemi­şlerdir.

Bu hareketin temsilcile­ri, “İslâmiyet fedaileri”, “hızır”, “müceddidle­r” olarak nitelendir­ilmiş ve yaptıkları mücadele “cihad-ı hürriyet”, “cihad-ı mukaddes” gibi dinî kavramlarl­a özdeşleşti­rilmiştir.

Örneğin, “Sırat-ı Müstakim” ve “Beyanü’l-hak” gibi dergiler, İttihat ve Terakki’ye olan hayranlık ve bağlılıkla­rını açıkça ifade etmişlerdi­r.

Önemli bir noktayı hatırlatma­k gerekirse, İslamcı kimlikleri­yle tanınan iki önemli kişi bulunmakta­dır. Bunlardan biri, Said Halim Paşa’dır, ki kendisi İttihat ve Terakki Fırkası’nın başkanlığı­nı üstlenmişt­ir. Diğeri ise Mustafa Sabri’dir, o da İttihat ve Terakki Fırkası üyeliği yapmıştır. —DEVAMEDECE­K—

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye