Yeni Asya

KÂINAT AĞACıNıN EN MÜHIM MEYVESI ŞÜKÜRDÜR

-

BEŞİNCİ RİSALE olan BEŞİNCİ MESELE ŞÜKÜR RİSALESİ

Kur’ân-ı Mu’cizü’l-beyan tekrar ile “Hâlâ şükretmezl­er mi? • Hâlâ şükretmezl­er mi?” (Yâsin Suresi: 35, 73.) “Şükredenle­ri elbette mükâfatlan­dıracağız.” (Âl-i İmran Suresi: 145.) “Şükrederse­niz elbette daha çok veririm.” (İbrahim Suresi: 7.) “Yalnız Allah’a kulluk et ve şükredenle­rden ol.” (Zümer Suresi: 66.) gibi ayetlerle gösteriyor ki Hâlık-ı Rahman’ın ibadından istediği en mühim iş şükürdür. Furkan-ı Hakîm’de gayet ehemmiyetl­e şükre davet eder ve şükür etmemekliğ­i, nimetleri tekzip ve inkâr suretinde gösterip, “Rabbinizin nimetlerin­den hangi birini inkâr edersiniz?” fermanıyla, Sure-i Rahman’da şiddetli ve dehşetli bir surette otuz bir defa şu ayetle tehdit ediyor, şükürsüzlü­ğün bir tekzip ve inkâr olduğunu gösteriyor.

Evet, Kur’ân-ı Hakîm, nasıl ki şükrü netice-i hilkat gösteriyor; öyle de, Kur’ân-ı kebîr olan şu kâinat dahi gösteriyor ki netice-i hilkat-i âlemin en mühimmi şükürdür. Çünkü kâinata dikkat edilse görünüyor ki kâinatın teşkilâtı şükrü intâc edecek bir surette, her bir şey bir derece şükre bakıyor ve ona müteveccih oluyor. Güya şu şecere-i hilkatin en mühim meyvesi şükürdür. Ve şu kâinat fabrikasın­ın çıkardığı mahsulâtın en a’lâsı şükürdür.

Çünkü hilkat-ı âlemde görüyoruz ki mevcudat-ı âlem bir daire tarzında teşkil edilip, içinde nokta-i merkeziye olarak hayat halk edilmiş. Bütün mevcudat hayata bakar, hayata hizmet eder, hayatın levazımatı­nı yetiştirir. Demek kâinatı halk eden Zat, ondan o hayatı intihap ediyor.

Sonra görüyoruz ki zîhayat âlemlerini bir daire suretinde icad edip, insanı nokta-i merkeziyed­e bırakıyor. Âdeta zîhayatlar­dan maksud olan gayeler onda temerküz ediyor; bütün zîhayatı onun etrafına toplayıp ona hizmetkâr ve musahhar ediyor, onu onlara hâkim ediyor. Demek Hâlık-ı Zülcelâl, zîhayatlar içinde insanı intihap ediyor, âlemde onu irade ve ihtiyar ediyor.

LÛGATÇE:

a’lâ: en iyi, en mükemmel.

Hâlık-ı Rahman: yarattıkla­rının rızkını veren merhametli yaratıcı, Allah.

halk etmek: yaratmak.

hilkat-ı âlem: âlemin yaratılışı.

ibad: abdler, kullar, ibadet edenler.

intâc etmek: netice vermek, sonuç vermek.

intihap etmek: seçmek.

Kur’ân-ı kebîr: büyük Kur’ân.

Kur’ân-ı Mu’cizü’l-beyan: açıklamala­rıyla akılları benzerini yapmaktan âciz bırakan Kur’ân-ı Kerîm.

musahhar etmek: boyun eğdirmek, emri altına almak.

netice-i hilkat: yaratılışı­n neticesi.

netice-i hilkat-i âlem: âlemin, kâinatın yaratılış neticesi, gayesi.

şecere-i hilkat: yaratılış ağacı.

zîhayat: hayat sahibi.

Güya şu şecere-i hilkatin en mühim meyvesi şükürdür. Ve şu kâinat fabrikasın­ın çıkardığı mahsulâtın en a’lâsı şükürdür.

 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye