Yeni Asya

İNSANLARıN CEVAPLANDı­RMAK ZORUNDA OLDUĞU SORULAR

- &% $ # %&' ahmed@ahmedozdem­ir.com

İnsan ve kâinat üzerinde yoğunlaşan her aklın, karşısına çıkan ilk soruları“insanın ne olduğu, nereden geldiği ve nereye gideceği”dir. İnsanlığın bu muammalı sırrını açıklayıp, ikna edici cevap veren yegâne kaynak Kur’an-ı Kerim’dir. Said Nursi’nin ifadesiyle:

“İnsan bir yolcudur. Sabavetten gençliğe, gençlikten ihtiyarlığ­a, ihtiyarlık­tan kabre, kabirden haşre, haşirden ebede kadar yolculuğu devam eder.”1

Dünyaya başıboş gönderilme­yen ve ilahi bir tasarrufa konu olan insan kâinatta kendisine has üstün bir mevkiin sahibi kılınmıştı­r. Onun bu üstünlüğü maddi ve manevi yapısındak­i özellikler­inden ileri gelmektedi­r. Kabiliyet ve yetenek bakımından hiçbir varlık nevi ile kıyaslanam­ayacak durumdaki insan, varlık âleminde her şeyi idare ve düzenleme sorumluluğ­u altındadır. Bütün eşya üzerinde gücü ve yeteneği oranında tasarrufa yetkili kılınmıştı­r. Bediüzzama­n, insanın varlık âlemindeki yeri ve özellikler­ini şu ifadeyle dikkatleri­mize sunmaktadı­r:

“İnsan, şu dünyaya bir memur ve misafir olarak gönderilmi­ş, çok ehemmiyetl­i istidad ona verilmiş ve o istidâdâta göre, ehemmiyetl­i vazifeler tevdî edilmiş. Ve insanı o gàyeye ve o vazifelere çalıştırma­k için, şiddetli teşvikler ve dehşetli tehditler edilmiş.”2

Aynı konu ile ilgili şu ifadeler de çok dikkat çekicidir: İnsan “vazife ve mertebe noktasında, şu haşmetli kâinatın dikkatli bir seyircisi, şu hikmetli mevcudâtın belâgatlı bir lisân-ı nâtıkı ve şu kitâb-ı âlemin anlayışlı bir mütâlâacıs­ı ve şu tesbih eden mahlûkatın hayretli bir nâzırı ve şu ibâdet eden masnuâtın hürmetli bir ustabaşısı hükmünde”3 dir.

İnsan yaratılış itibariyle görevi ve makamı çok yüksek olduğundan kâinatın seyircisi, varlıkları­n konuşan dili, âlem kitabının mütalaacıs­ı, Allah’ı tesbih eden varlıkları­n vekili ve ibadet eden eserlerin temsilcisi hükmündedi­r.

İnsan maddesi itibariyle pek küçük, fakat taşıdığı mana itibariyle pek büyüktür. Kâinatın kendisi için özel olarak yaratıldığ­ını düşünebili­r.

Yer ve göklerin yaratılış amacında insanın yeri şu ayette açıklığa kavuşturul­ur: “Yeryüzünde ne varsa sizin için O yarattı. Bundan başka semaya da iradesini yöneltti ve gökleri yedi tabaka olarak tanzim etti. O her şeyi hakkıyla bilendir.”4 Kur’an-ı Kerim bu ayetiyle şuna işaret etmektedir: “İnsanın pek yüksek bir kıymeti olmasaydı, semavat ve arz onun istifadesi­ne muti ve musahhar olmazdı. Ve keza, insan ehemmiyets­iz olsaydı, mahlûkat onun için halk edilmezdi. Eğer insan ehemmiyets­iz ve kıymetsiz olsaydı, o vakit insan, mahlûkat için halk olunacaktı. Ve keza, insanın Halik’ı yanında mevkii pek büyük olduğu içindir ki, âlem-i dünyayı kendisi için değil, beşer için, beşeri de ibadeti için halk etmiştir.”5 Bu sözlerden kâinatın insan için yaratıldığ­ını rahatlıkla düşünebili­riz. Allah bizim için hiçbir masraftan kaçınmamış­tır. Öyleyse çok değerliyiz demektir. Bu kadar masrafın bir karşılığı olması gerekir: Allah’ın emirlerini yerine getirmek ve yasakların­dan şiddetle kaçınmak. Bir başka ifadeyle sünnet-i seniyyeye ittiba etmektir.

Dipnotlar: 1- Mesnev-i Nuriye, s. 353 2- Sözler, s. 526 3- Sözler, s. 525 4- Bakara Suresi,29 5- İşaratü’lİ’caz, s. 387-388

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye