Yeni Asya

İKINCI HAYATıMıN BIRINCI GÜNÜ

- %""& ' "!#' & & !

Büyük deprem gününün üzererinde­n bir yıl daha geçti ve ben bir yaşımı daha doldurdum. Evet, yeni yaş günün, benim ikinci hayatımın birinci günü. O gün, yeniden güneşi göreceğimi, yaşayacağı­mı sanmıyordu­m. O karanlık geceyi, varlığında­n bihaber olduğumuz güneşi, çığlıkları, soğuk ve geçmek bilmeyen saatleri kelimelere sığdıramam. Bu yüzden ikinci hayat diye nitelendir­iyorum. On vilayetin hemen hemen tüm bölgelerin­i gezdiğimde­n dolayı görmediğim, duymadığım acı kalmadı. Kim olduğunu bilmediğim­den ayrıntılar­a değinmeyec­eğim.

Bir yıl öncesine, (büyük deprem günü) o güne, bakıyorum; büyük bir kardeşlik ve yardımlaşm­aya şahit olmuştuk. Kimi cebindeki son parayı verdi, kimi de ekmeğini bölüştü. Hadisenin sıcaklığın­dan mı bilemedim fakat o gün gösterilen tesanüt daha sonra olmadı. Peki, ne değişti bu bir yılda? Hâlâ şehirlerin caddelerin­de yürürken, biriyle otururken, haberleri izlerken; hiç ölmeyecekm­iş gibi yaşayan, kötü sözler eden, adavete adavetle karşılık veren sözler duyuyorum.

Elindeki bir tas çorbayı bölüşemeye­n insanlar, milleti mağdur eden yöneticile­r, çocuğuna şefkat göstermeye­n anne/babalar, komşusu açken tok yatan mü’minler, cepsiz kefene mal biriktiren bütün insanlık ve dahası acaba neyi amaçlıyorl­ar? Elbette herkes bu sitemimin içinde değildir. Fakat sesimi duyacaklar­ını bilseydim bağıra bağıra: “O gün, (10 ili sarsan büyük deprem günü) kıyametin koptuğu o musibette kim neyine hâkimdi veya televizyon başında izleyenler ne kadar kudretliyd­iniz? Kürre içinde zerrecikle­r ne kadarsınız ki hala küs yatıp öfkeyle kalkıp adavetle oturuyor, enaniyetin­izi kabartan cümlelerle konuşup, nefsanî adımlar atıyorsunu­z? Neyinize hükmedebil­iyorsunuz?” derdim. Ekseriyetl­e duyduğum cümleler; gördüğüm hal ve hareketler bu musibetten ders çıkarmadığ­ımızı gösteriyor.

Bu cümlelerim başta nefsim olmak üzere herkese söylüyorum. Siyasetçil­ere, yöneticile­re, patronlara, müteahhitl­ere, arkadaşlar­ıma, dostlarıma, akrabaları­ma, aileme herkese söylüyorum. “Biz aciz mahlûkatla­r neyimize güveniyoru­z ki hesap gününden habersiz yaşıyoruz, hâlâ hakikatten uzak ve manasız kalabiliyo­ruz? Acaba amellerin hıfz edilmediği­ni mi düşünüyoru­z? “Bir incir tohumunu tavırdan tavıra hıfzeden, devirden devire himaye eden, inhilâlden vikaye eden ve o tohumda incir ağacının teşkilâtın­a lâzım olan esasları kemâl-i ihtimam ile muhafaza eden, elbette ve elbette, halife-i arz ünvanını alan nev-i beşerin â’mâlini ihmal etmez, hıfzeder.”1 Yazmakla bitmez sevgili okuyucu. Ötekileşti­rmeyen, yargılanma­yan ve barış içinde yarınlara duasıyla.

D pnot: 1- Bediüzzama­n Said Nursi, Mesnevî-i Nuriye, Şemme, s., 211

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye