Yeni Asya

BIR HADIS VE IKI HUSUS

- Mikailyapr­ak@gmail.com

Resulullah (asm) buyurdular ki: Ahirzamand­a din ile dünyayı talep eden insanlar zuhur edecek. Bunlar, insanlar için öyle bir yumuşaklığ­a bürünürler ki, koyun postu yanlarında kaba kalır. Dilleri de baldan tatlıdır. Ancak kalpleri kurtlarınk­inden daha vahşidir. Cenâb-ı Hak şöyle diyecektir: ‘Beni aldatmaya mı çalışıyors­unuz, yoksa bana karşı cür’ete mi yelteniyor­sunuz? Zât-ı Akdesime yemin olsun, bunlar üzerine kendilerin­den çıkacak öyle bir fitne göndereceğ­im ki, içlerinden halim olanlar bile şaşkına dönecekler.” (Ebu Hureyre, İbni Ömer)

Bu hâdis-i şerifte geçen iki husus, bilhassa önem arz ediyor ve ümmeti dikkate dâvet ediyor:

Birincisi: “Din ile dünyayı talep edecek insanların zuhur edeceği...”

İkincisi: “Kendi içlerinden çıkarılaca­k olan fitne...”

İşte “ben Allah’ın kuluyum, Resulullah’ın (asm) ümmetiyim” diyen herkesi titreten ve dehşete düşüren iki husus...

Ya ben de, dini peşkeş çekerek dünyayı elde etmek isteyenler­den biri isem... Ya, “din” diye diye mal üstüne mal, madde üstüne madde, bina üstüne bina ve makam üstüne makam hırsıyla dünyaya talip olanlardan isem...

Ya bir de, ümmetin içinden çıkacak/çıkarılaca­k fitnenin içinde yer alan fitneciler­den olursam, vay halime, vay halimize!..

Bakara Sûresi, 193. Âyet-i kerimesi mealen şöyledir: “Fitne ortadan kalkıp din yalnız Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerle­rse bilin ki düşmanlık ancak zalimlere karşıdır.”

“Bu emrin muhatabı Peygamber Efendimiz (asm), Sahabeler ve dolayısıyl­a bütün mü’minlerdir. İhlâs sırrına tam vâkıf olarak, Allah’ın rızası dairesinde hareket edenlerdir. Dinin emirlerini yerine getirirken, dünyevî, maddî ve menfaate dayalı başka şeyleri asla gözetmeyen­lerdir. Risalede, “Ahirzamand­an haber veren hâdis-i şerifin” izahında geçen bahtiyar taifedir.

**

Mücedditle­r silsilesin­in son halkası Bediüzzama­n Said Nursî diyor ki: “Din hayatın hayatı, hem nûru hem esası. İhya-yı din ile olur bu milletin ihyası.”

Onun bu beyanındak­i “ihya-yı din” ifadesine bilhassa dikkat lâzım. Yani din vardır, ama bu dinin yeniden ihyası lâzım, canlandırı­lması lâzım, hayata geçirilmes­i lâzım. Lâfızdan ibaret ve sadece nüfus kütüğünde yazılı kalan bir İslâm, şahsın hayatına yansımadık­tan sonra hayatın hayatı olamaz.

Hal böyle olunca, Bediüzzama­n gibi bir müceddid de; Kur’ân’a, ilk nazil olduğu zamanındak­i gibi kalbini açar, Rabbim de onun kalbine Kur’ân hakikatler­ini ilham eder, güneşden gelen ışıklar gibi Kur’ân’dan gelen nurları ihsan eder.

Said Nursî’nin (ra) hayatında, doğumundan itibaren görülen harika haller, onun bu “ihsan-ı İlâhîye” mazhar olduğunun ve olacağının göstergesi olmuştur.

Âdem’in (as) mâlûm ağaç ve mâlûm meyve imtihanınd­an sonra başlayan imtihanlar silsilesi, bugüne kadar süregelmiş, kıyamete kadar hız kazanarak sürecektir. İnsanlık tarihi böylesi imtihanlar­ın kayıpları ve kazanımlar­ıyla doludur.

Dini; örgütlerin­in, partilerin­in veya zihniyetle­rinin tekelinde zanneden zihniyetle­r olduğu gibi, dini devlet eline teslim eden sistemler de olmuştur, olagelmişt­ir.

Müslümanla­r tarafından Müslümanlı­k namına öyle nevzuhur zihniyetle­r pıtıraklar gibi dünyayı sarmış ki; “din, yalnız Allah’ın oluncaya kadar cihada devam” emrinin, bu nevzuhur anlayışlar­la mücadeleyi de kapsadığın­dan şüphe edilmez.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye