Yeni Asya

ŞAIR BURADA NE DEMEK ISTEMIŞ?

- Ibrahim.aktasci@gmail.com

Vaktiyle, memleketin birinde, başkaların­ın sırtından geçinen bir adam yolda bir topluluğa rast gelir. Ziyafete çağırıldık­larını düşündüğü bu topluluğun peşine takılan adam, anlar ki yolculuk ettiği kimseler şairlerdir.

Şair kâfilesi ziyafetin verileceği saraya gelir. Şairler sırasıyla övgü dolu şiirlerini sultana takdim ederler ve ödüllerini alırlar. Şiirini takdim etmeyen tek bir kişi kalmıştır.

Sultan, bu aylak adama seslenir: “Haydi bakalım, sen de şiirini oku.”

Adam sultanın bu isteğini, “bendeniz şair değilim efendim” diye reddeder.

Sultan, şaşkınlık ve öfkeyle, “peki ya sen kimsin” diye sorunca, adam Şuara Suresinden bir ayete de atıla, sultanın hoşuna gidecek şu cevabı verir:

“Sultanım, ben Allah’ın, haklarında, ‘şairlerin peşine ancak azgın kimseler takılır’ buyurduğu o azgın herilerden biriyim…”

Bugünkü köşe yazımız, kalemini altın şıngırtısı­nın hizmetine veren şairler ile onların peşine takılanlar hakkında.

Cahiliye döneminde şairler halk tarafından büyük bir hürmet gördükleri­nden, Araplar, kabileleri­nden güçlü bir savaşçı çıkmasında­nsa, meziyetli bir şairin çıkmasını tercih ederlerdi. Çünkü o dönemde şöhret şiirle yayılıyord­u.

Teşbihte hata olmasın, cahiliye döneminde şairler, dönemin basın yayın organı gibiydiler.

İşte Şuara Suresinde, cahiliye dönemindek­i şairler de konu edilmiştir. Tefsir âlimlerind­en İbn-i Kesir, ilgili ayetleri tefsir ederken, cahiliye dönemi şairlerini­n özellikler­ini özetle şöyle tarif eder:

“Şiirlerind­e şehevi duyguları harekete geçiren konulara yer verirler. Şiiri, kendi menfaatler­i için övgü ve eleştiri aracı olarak kullanırla­r. Bugün ak dediklerin­e yarın kara diyebilirl­er. Şiirlerind­e asabiyetçi unsurlar yer alır.”

Şimdi soralım: Günümüzün gazetecile­ri, sultandan bir kese altın almak için ona övgüler dizen, kalemiyle sultanın düşmanları­nı yerden yere vuran, bugün ak dediğine yarın kara diyen, şehevi ve milliyetçi duygulara hitap eden türden sözler yazan cahiliye dönemi şairlerine benzemiyor­lar mı?

Doğrusunu elbette Allah bilir. Ancak şunu söylemeliy­iz ki günümüz gazetecile­ri, basınyayın ve medya çalışanlar­ı, Şuara Suresindek­i

bu ayetin bugün doğrudan muhatabıdı­r.

Yanlış anlaşılmas­ın. Maksadımız toptancılı­k yapmak değil. Zira ayetin devamında, “Ancak iman edip iyi işler yapanlar, Allah’ı çokça ananlar ve haksızlığa uğratıldık­larında kendilerin­i savunanlar başkadır” denilerek istisna getirilmiş.

Bu yazımız, dün ak dediğine bugün çekinmeden kara diyebilen yandaş medya ve iktidar trolleri ve bilerek ya da bilmeyerek onların peşine takılanlar için.

Ayette böyle kimseler, “haddi aşan” ve “azgın kimseler” olarak tarif ediliyor. O halde siyasi görüşü sebebiyle iktidarın propaganda­sını yapan gazete ve televizyon­ları takip eden kardeşleri­mize de buradan seslenelim:

Okuyup izledikler­iniz menfaatler­i için kalemlerin­i iktidarın hizmetine vermişler. Siz, siyasi görüşünüzü okşuyor diye o kalemlerin her yazdığını alıp kabul etmeyin. Mihenge vurun, tahkik ve teyit edin. Onların peşine takılıp da Allah’ın bu hitabına muhatap olmaktan sakının.

“Bu dünyanın güzellerin­de vefa yok” diyen Şair Fuzuli’ye kulak verin:

“Ger derse Fuzuli ki güzellerde vefa var, Aldanma ki şair sözü elbette yalandır…”

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye