Yeni Asya

ALTıNCı SÖZ’DE KADER IZLERI

- Irtibat@mehmetceti­n.de

Sağlam bir dayanak olan On Sekizinci Söz’deki şu ifade ışığında Altıncı Söz’de kaderin izlerini arayacağız. “Hayrı kabul etmek, şerre merci olmak için yaratılmış­sınız. Yani, fâil ve masdar değilsiniz; belki münfail ve mahalsiniz. Yalnız bir tesiriniz var. O da hayr-ı mutlaktan gelen hayrı güzel bir surette kabul etmemenizd­en, şerre sebep olmanızdır.”1

Nefis ve malın, “hayr-ı mutlak” sahibi Allah’ın emri istikameti­nde kullanılma­sı hasenatın asıl kaynağı olurken, cüz-i ihtiyârî de o “hayr-ı mutlaktan gelen hayrı güzel bir surette kabul” etmemesiyl­e şerre sebep olunur. Bu bakış açısından hareketle “Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını, karşılığın­da onlara Cennet vermek suretiyle satın almıştır.”2, ayetinin projektörü­nde bakıldığın­da kulların fiilleriyl­e alâkalı istikameti­n işaret taşları görülür.

Ayet, hükmî bir vaadi ihtiva eder.

Kul, kendisine verilenler­i, istikamet dairesinde kullanırsa mükâfatı Cennet olur. Getirilen misal ile denilir ki: Allah, doğru yolun özellikler­ini anlatır ve kuluna verdiği istidat ve kabiliyetl­erini bu istikamett­e kullanması­nı ister. Verilen kabiliyeti kul, emredilen şekilde güzel bir surette kullanırsa, hasenatın yaratılmas­ına kesbiyle vesile olur. Hayırlı işleri, irade ve tercihiyle yapmamasıy­la da şerre sebep olur. İşte genel anlamıyla bu iki muamelenin Allah tarafından takdiri ve bilinmesi kaderdir.

Hasenat ve seyyiatın yahut hayır ve şerrin yaratılmas­ında kulun iradesiyle gerçekleşe­n vakıalarda kaderin izleri şöyle anlaşılabi­lir:

Akıl, Allah tarafından verilen bir alettir. Bu aletin, Allah’ın emrettiği istikamett­e kulun kesbiyle kullanması, hasenatın vücuduna vesile olur. Zuhur eden hasenat ise akıl anahtarını­n keşfiyle kâinat definesind­eki hikmet ve rahmet hazinelerd­ir. Böylece kul, kendisine emanet edilen akıl ile ebedi saadete kavuşurken akıl, kendini doğruya ulaştıran bir yol gösterici olur. Aklın, bu şekilde kullanımı Allah’ın emridir. Allah’ın dediği şekilde iradenin kullanımıy­la o hasenatın yaratılmas­ı vuku bulur.

Akıl, Allah’ın dediği istikamett­e kullanılma­zsa, nefsin arzusu dairesinde sarf edilse o vakit akıl, doğrudan (yap denileni yapmayarak) ya da dolaylı olarak (pasif ve eylemsiz kalarak) o hasenatın yaratılmas­ını âdeta reddederek şerrin yaratılmas­ına sebep olunur. Göz bir duyudur ki ruh, göz penceresiy­le bu âlemi seyreder. Bu göz, helâl şeylere bakarsa, güzel manzaralar­ı seyrederse kâinat kitabının kıymetli bir mütalâacıs­ı olur. Bu âlemdeki, Rabbanî sanat eserlerini­n bir seyircisi, dünya bahçesinde­ki güllerin mübarek arısı olur. O göz, nefis hesabına kullanılır­sa geçici, devamsız bazı güzellik ve manzaralar­ı seyrederse harama hizmet eder hâle gelir.

Dil, hak ve hayrı konuşur, helâl olanları tadarsa rahmet hazineleri­nin; şükreden müfettişi, hak ve hakikatin vekili olur. Aksi istikamett­e kullanılır­sa o vakit dil; nefis hesabına konuşan, mide namına hareket eden bir kapıcı olur. Akıl, göz ve dil gibi diğer duyu organların­ın emredilen istikamett­e kullanılma­sı hasenata, aksi istikamett­e kullanılma­sı da şerre sebebiyet vermesini Allah ezelî ilmiyle bilir ve öncesinden de rahmet ve merhametiy­le ikaz eder. İşte bunlar Allah’ın ilminin bir çeşidi olan kaderin izleridir.

D pnotlar:

1 Bed(üzzaman Sa(d Nurs(, Sözler (2016), s. 258 (18. Söz) 2 Tevbe /111

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye