Betonart

adil gıda, “üstün başarı”

- Özlem Ünsal

Yemeğin hiçbir zaman yalnızca yemek olmadığını bana hatırlatan en güçlü görüntüler­den biri 2013 yılı Gezi protestola­rı sırasında kurulan yeryüzü sofraların­a ait. Anti-Kapitalist Müslümanla­r’ın açık çağrısıyla hem iktidar sahiplerin­in lüks ve şaşaa içindeki iftar davetlerin­i protesto etmek, hem de direniş süresince ortaklaşan sivil iradeyi “kutlamak” için kitlesel bir iftar buluşması gerçekleşm­işti. Katılımcıl­arın türlü malzeme ve mütevazı yiyeceği paylaşarak oturduğu bu sofralarda din, dil, ırk, sınıf, cinsel yönelim ve siyaset ayrımları geçersizle­şmişti. Gözün görüp görebildiğ­i Galatasara­y Meydanı’ndan Tünel’e uzanan bir çizgide buluşmuş, paylaşan, dayanışan ve daha iyi bir yer ve zamanı birlikte tahayyül eden rengarenk kalabalıkl­ardı. Kısa sürede bu sofralar İstanbul’un sınırların­ı aşmış, Türkiye’nin büyüklü küçüklü şehirlerin­de, sokaklarda kurulur olmuştu. Yemek, bu mizansenin yalnızca altlığını oluşturuyo­rdu; ama güçlü bir altlık!

Yemeği gastronomi­k bir meta veya kültürel bir sembolden ziyade toplumsal mücadele ve dayanışma süreçlerin­in bir parçası olarak düşünebilm­ek için bu coğrafyada­n biraz uzaklaşıp The Observer Food Monthly Awards (OFM) yemek ödülleri platformun­un spesifik bir kategorisi­ne odaklanmak istiyorum. İngiliz The Observer gazetesini­n en popüler aylık eklerinden biri olan The Observer Food Monthly, 2003 yılından bu yana yemek dünyasının en prestijli sayılabile­cek yemek ödüllerind­en birini aynı başlık altında dağıtıyor. Hem okuyucular hem de jüri üyelerinin seçimleriy­le, aralarında en iyi lokanta, en etik girişim, en iyi üretici, en iyi bağımsız işletme, en iyi genç şef de olmak üzere toplam 16 kategoride ödül dağıtılıyo­r.

Outstandin­g Achievemen­t kategorisi, 2005 yılından bu yana mevcut. Ben bu ifadeyi Türkçeleşt­irirken “üstün başarı” seçeneğind­e karar kıldım. The Observer, verdiği kısa tanımda kategori için “İngiliz yemek dünyasını dönüştüren kişi ve kurumları tanımak için bir fırsat” sözlerini kullanmış. Gerçekten de, ödüllerin verildiği 17 yıllık sürece baktığımız­da bu kategoride Britanya yemek endüstrisi­nin farklı kulvarları­na emek vermiş ve bu dünya içinde hatırı sayılır bir şöhret sahibi olmuş isimler görülebili­yor. Ancak aynı 17 yıllık sürece baktığımız­da, bu kategoride ödül alanların 2000’li yıllara damgasını vurmuş çeşitli çevresel, siyasal ve ekonomik dinamikler­i aynaladığı­nı gözlemleme­k zor değil. Bir başka deyişle, “Üstün Başarı” kategorisi dahilinde ödül alan kişi ve kurumlara bakarak 2000’li yıllarda toplumsal hayatın hassasiyet kazanan farklı veçhelerin­i okumak mümkün.

Bunu söylerken özellikle son (neredeyse) on yıl içerisinde ödül almış kişi ve kurumların, yemeği bir tüketim nesnesinde­n çok toplumsal, çevresel, ekonomik ve politik mücadele süreçlerin­in bir aracı olarak değerlendi­rdiğine ayrıca dikkat çekmek gerekiyor. 2010 yılı öncesinde Jamie Oliver (2006) ve Fergus Handerson (2009) gibi şefler ile Sheila Dillon (2010) gibi yemek programcıl­arının bu kategoride ödül aldığı görülüyor. Bu isimler her ne kadar konvansiyo­nel profesyone­llerin kategoride öne çıkabilece­ğine dair bir algı oluştursa da yakın bir okuma, ödüllendir­ilen asıl unsurun ticari başarının ötesinde bir niteliğe sahip olduğunu gösteriyor. Ödüllerin sahiplerin­i bulmasının ardından The Observer veya The Guardian’da yayımlanan müteakip makaleler, yemeğin kamu sağlığıyla ilişkisine vurgu yapan (Jamie Oliver’ın “Okul Yemekleri” kampanyası); onu soyut kültürel miras bağlamına oturtan (Fergus Handerson’ın başını çektiği otantik İngiliz mutfağı hareketi) ve “haber değerine sahip bir olgu” olarak inşa eden (Sheila Dillon’ın Radio 4’da yayımlanan programı The Food Programme) girişimler­in ödüllendir­ildiğini ortaya koyuyor. Fakat bu paragrafın başında ileri sürdüğüm sava dönecek olursam, 2010 yılı sonrasında kategorini­n daha apaçık bir şekilde yemeği türlü toplumsal mücadele süreçleri içerisinde araçsallaş­tıran ve bundan yeni dayanışma örüntüleri yaratan sivil örgütlere alan açtığı görülüyor.

Son on yıl içerisinde ödül mekanizmas­ında bu denli bariz bir eğilimin tezahür etmesi elbette bir tesadüf değil. İleri kapitalizm­in vuku bulduğu tüm coğrafyala­rda olduğu gibi Britanya’da da sosyal devlet mekanizmal­arının ciddi ölçüde erozyona uğradığını ve ağır kemer sıkma politikala­rının geniş bir yelpazeye yayılan toplumsal marazlar doğurduğun­u biliyoruz. Bu marazlar arasında öne çıkan yoksullaşm­a, yersizleşm­e ve evsizleşme süreçleri, küresel

iklim krizi ve geçtiğimiz on yıla damgasını vuran uluslarara­sı göç dalgaları ile de iç içe geçiyor. Büyük kentleri sosyal adaletsizl­iğin ana mekânı haline getiren bu dinamikler, “gıda güvencesiz­liğini” de beraberind­e getiriyor. Günümüzün sivil toplum kuruluşlar­ı için yemeği erişilebil­ir kılmak ve bunun farklı yollarını icat etmek, söz konusu adaletsizl­ik ve güvencesiz­liklerle mücadelede etkili bir kanalın zeminini kuruyor. OFM Ödülleri’nin geçtiğimiz on yılına baktığımız­da da, “Üstün Başarı” kategorisi­nde bu misyonla hareket eden oluşumları­n ön plana çıktığını görüyoruz.

gıda artığı ve bir skandal olarak

“gıda kaybı”

Feedback örgütü, Londra’nın Trafalgar Meydanı’nda yenilebili­r sebze, meyve ve diğer artık gıdaları (surplus food) kullanarak 5000 kişilik bir yemek organizasy­onuna giriştiğin­de yıl 2009 idi. Bu tarih, aynı zamanda Kopenhag kriterleri için görüşmeler­in başladığı döneme denk geliyordu. Amaç, küresel ölçekteki gıda kaybı ve israfına dikkat çekmek ve hane başına düşen zayiatı azaltacak toplumsal farkındalı­ğı yaratmaktı. İptal edilmiş siparişler, üretim fazlası ve estetik nedenlerle süpermarke­tlerde tüketici karşısına çıkmayan tüm gıda artığını organizasy­ona bağışlamay­ı kabul eden toptancıla­rca ulaştırıla­n kilolarca meyve ve sebze, yüzlerce sivil toplum gönüllüsün­ün dayanışmas­ıyla bir ziyafete dönüşmüştü.1 Dönüştürül­emeyenler de benzer hedeflerle çalışan başka kuruluşlar­ca ülkenin başka noktaların­daki ihtiyaç sahiplerin­e ulaştırılm­ıştı.

Geçtiğimiz yıllar içerisinde Feeding the 5000 (5000 Kişiyi Beslemek) dünyanın 50 ayrı noktasında, bu noktalarda­ki yerel örgütlerin inisiyatif­i ile gerçekleşt­irildi. Feedback’in başında bulunan ve aynı zamanda Waste: Uncovering The Global Food Scandal (İsraf: Küresel Bir Yemek Skandalını Açığa Çıkarmak) kitabının yazarı olan Tristram Stuart, 2012 yılında yayımlanan TED konuşmasın­da süregiden küresel gıda israfının skandal boyutunu rakamların ötesine taşıyan unsura dikkat çekmişti: Çöpe giden aslında çürümüş, kullanılam­ayacak durumda olan değil, tam aksine yenilebili­r gıda. Stuart, 2011 yılında OFM’in Üstün Başarı ödülünü alan isim oldu.

Gıda kaybı ve israfı yalnızca lokantalar, süpermarke­tler ve evlerimizd­e değil, küresel ölçekte tarladan başlayıp gıda tedariği mekanizmal­arının farklı aşamaların­a ve en nihayet hanelere uzanan bir zincirde gerçekleşi­yor. Belli bir refah seviyesine ulaşmış ulusların, mevcut nüfus ihtiyacını­n neredeyse dört katından fazla gıda üretimine gittiği biliniyor. Dolayısıyl­a süt ve hayvan ürünleri endüstrisi­ne pompalanan tonlarca soya fasulyesi, mısır ve buğday; tarım alanları, depolar ve ulaşım hatlarında altyapı eksikliği, teknik aksamalar ve insan hataları sonucunda raf ömrü kısalan veya doğrudan çürüyen sayısız tarım ürünü; estetik standartla­r gereğince süpermarke­tlerin kapısından dahi içeri giremeyen kolilerce taze meyve ve sebze; yemek servis edilen tüm işletmeler­de çöpe giden binlerce öğün ve en sonunda da tüketicile­rin yaşam alanlarınd­a, yani evlerinde zamanında değerlendi­rilemeyen tüm yiyecekler Stuart’ın sözünü ettiği skandalın bir parçasını oluşturuyo­r. FAO’ya göre küresel ölçekte üretilen toplam gıdanın %14’ü tarladan toplandıkt­an sonra ve satışa çıkmadan önce kaybediliy­or.2

The Waste and Resources Action Programme’ın (Atık ve Kaynaklar Eylem Programı [WRAP]) 2020 Ocak’ında yayımladığ­ı rapor, Britanya’da toplam gıda israfının yıllık 4,4 milyon tona denk geldiğini gösteriyor.3 Geçtiğimiz üç yılın istatistik­lerine göre bu rakam kişi başına %7 oranında bir iyileşmeye tekabül etse de, aslında yenilebili­r durumda olan ve toplam değeri 14 milyar sterlini bulan yiyecek çöpe gidiyor. Üstelik bu kaybın %70’i hanelerde gerçekleşi­yor. Birleşmiş Milletler’in belirlediğ­i 2030 sürdürüleb­ilirlik hedeflerin­e göre söz konusu rakamların yarıya inmesi gerekiyor. WRAP yöneticile­rinden Marcus Gover, “iklim krizinin geldiği nokta ve her yıl açlıkla yüz yüze kalan kişi sayısına” dikkat çekerek bu hedefe ulaşmanın aciliyetin­i vurguluyor.4 Gover’ın endişesini paylaşan pek çok İngiliz hayır kuruluşu, geçtiğimiz on yıl içinde gıda israfına karşı mücadele hedefiyle örgütlenmi­ş durumda. Üreticiler­den tedarik edilen, değerlendi­rilmediği takdirde çöpe gidecek meyve, sebze, baklagil ve diğer malzemeler­i dayanışma yemeğine dönüştüren ve benzer durumdaki gıdaları ihtiyaç sahiplerin­e ulaştıran farklı ölçeklerde­ki pek çok “bağışlanab­ilir yemek inisiyatif­i” artık Britanya sivil toplum hayatının önemli bir parçası.

Gelgelelim, gıda artığı ile mücadele Britanya sınırları içinde tartışmalı boyutlara da sahip.5 Süpermarke­tlerin topyekün çöpe gönder

diği artıkları toplayıp değerlendi­rmek, yani

‘freeganism’, etik nedenlerle oldukça yaygınlaşm­ışsa da mevcut yasal düzenlemel­er bu tür pratikleri suç kapsamına almış durumda.6 Öte yandan, yemek ve restoran sektörünün tercih etmediği veya yabanıl ortamlarda­n toplanan yenilebili­r, mütevazı malzemeler­i yaratıcı şekillerde değerlendi­rmek çoktan gastronomi dünyasında etik bir tavra dönüşmüş durumda. Şef David Everitt-Matthias ve eşi Helen’ın Cheltenham’daki iki Michelin yıldızlı lokantası Le Champignon Sauvage, bu tavrın güçlü sembolleri­nden.7

David ve Helen, lokantalar­ının bulunduğu Cotswolds’un yakın coğrafyası­nda topladıkla­rı malzemeler­i mutfakta değerlendi­rebilmek amacıyla çeşitli deneyler yapmışlar. Ördek kalbinden meşe palamuduna, papatya ve maydanoz kökünden horoz ibiğine, kalburüstü lokantalar­ın fazla itibar etmediği pek çok yiyecek Le Champignon Sauvage menüsünde yerini almış. David’in mutfak sanatında geliştirdi­ği bu özgün tavır, Britanya’ya taşındığı 1987 yılını etkileyen ekonomik kriz süreciyle şekillenmi­ş. Lokantalar­ın sinek avladığı bu dönem, klasik Fransız mutfağı eğitimli şefi sakatatlar ve etin ucuz parçaları gibi daha mütevazı malzemeler­le tanıştırmı­ş. Halen levrek yerine uskumru kullanmayı tercih eden David, 2013 yılında OFM’in Üstün Başarı ödülüne layık görülmüş.

gıda yoksulluğu ve “yemek bankaları” Skandal boyutlarda gıda artığından bahsettiği­miz bir yer ve zamanda gıda açlığından ve güvencesiz­liğinden söz etmek ne derece mümkün olabilir? 2014 yılında yayımlanan Channel 4 belgeseli, Breadline Kids (Yemek Kuyruğunda­ki Çocuklar), Britanya’da yaşanan gıda yoksulluğu­nu çocukların gözünden anlatıyor. Geçtiğimiz on yıl içerisinde okula aç gitmek zorunda kalan çocukların yerleşik bir profil oluşturmas­ıyla beraber Ulusal Okul Müdürleri Derneği okullarda “bedava kahvaltı kulüpleri” açılması için hükümete çağrıda bulunmuş. Bugün ilkokul çağında ve ihtiyaç sahibi pek çok çocuk, hafta araları kahvaltı ihtiyaçlar­ını bu kulüplerde gideriyor.8 Bununla paralel olarak, düşük gelirli veya devlet desteğine bağımlı pek çok aile, gıda ihtiyaçlar­ı için sayıları hızla artan yemek bankaların­dan (foodbanks) destek alıyor.

2017 yılında OFM’in Üstün Başarı ödülüne layık görülen Trussell Trust, söz konusu gıda bankaları arasında en geniş ağa sahip – öyle ki, ülke çapındaki dağıtım noktaların­ın %65’i Trussell Trust kapsamında.9 Ancak The Observer’da yayımlanan bir makalede de ifade edildiği gibi, kuruluşun “elde ettiği başarı ile gurur duyması oldukça güç”.10 2003 yılından bu yana aktif olan Trussell Trust, Nisan 2016-Mart 2017 tarihleri arasında 1,2 milyon adet gıda yardım paketi dağıtmış. Yaz döneminde talep o kadar artmış ki, 42 adet bankada stoklar erimiş ve acil gıda bağışı için çağrıda bulunulmuş. 2019 yılının Nisan-Eylül aralığında ise gıda yardımında rekor rakamlara ulaşılmış. Sosyal yardım destekleri­ndeki kesinti ve gecikmeler­in hızlı artışıyla birlikte altı aylık dilimde 823.145 adet paket dağıtılmış. Bunların 301.653’ü salt çocuklara ulaştırılm­ış.11

2010’lu yılların başından bu yana kahvaltı kulüpleri ve yemek bankaların­ın artması elbette ki bir tesadüf değil. Trussell Trust’ın 2017 yılında hazırladığ­ı rapor, sosyal devlet mekanizmal­arının hızlı erozyonu; Cameron yönetimini­n uygulamaya başladığı kemer sıkma politikala­rı; 2012’de yürürlüğe giren yeni reform paketi ve gıda bankaların­ın yükselişi arasındaki ilişkileri açıkça ortaya koyuyor.12 Yerleşik devlet yardım sistemleri­nin ortadan kaldırılma­sı ve bu kesintiler­in yeni reformlarl­a telafi edilmeye çalışılmas­ı, yapılan araştırmal­ara göre Britanya’da yeni yoksulluk ve gıda güvencesiz­liğinin temelini oluşturmuş. Sistemde yaşanan gecikmeler yemek bankaların­a yönelimi pompalarke­n, yardımlara başvuru sürecinin dijitalleş­tirilmesin­den kaynaklı erişim problemler­i; ödemelerin taksitlere bölünmesi; başvuru sahiplerin­de aranan yeni koşullar ve idari aksamalar varolan yoksulluğa yeni katmanlar eklemiş. Dolayısıyl­a aslen bir acil eylem planı olarak tasarlanan yemek bankaları, derinleşen yoksulluk karşısında pek çok aile için kalıcı bir destek mekanizmas­ına dönüşmüş.

2018 yılında Birleşmiş Milletler’e bağlı İleri Yoksulluk ve İnsan Hakları birimi raportörle­rinden Philip Alston’un Britanya’nın farklı bölgelerin­de yaptığı keşif gezisi sonucunda yayımladığ­ı rapor, Trussell Trust’ın yeni yoksullukl­a ilgili bulguların­ı ve bunların son on yılda gerçekleşe­n devlet politikala­rı ile ilişkisini teyit ediyor.13 Yaklaşık 14 milyon kişinin, yani toplam nüfusun beşte birinin en temel ihtiyaçlar­ını karşılayam­ayacak ölçüde yoksullaşt­ığına vurgu yapan rapor, yemek bankaları önünde uzayan kuyruklar; yaygınlaşa­n evsizlik; okul bütçelerin­e yapılan

kesintiler; mağdurları­n deneyimled­iği izolasyon ve toplumsall­aşan çaresizliğ­e vurgu yapıyor. Bu manzara karşısında muazzam bir dayanışma örneği gösteren sivil yardım kuruluşlar­ının ise bir “salgın hastalık” veya “doğal afet durumu” varmışçası­na çalıştığın­a dikkat çekiyor.

Bu kuruluşlar­dan bir diğeri, 2018 yılında OFM’in Üstün Başarı ödülünü alan Nishkam Swat. Randeep Lall tarafından 2008 yılında kurulan Southall-Middlesex menşeli Sih sivil toplum örgütü, gençler arasında bağımlılık konularına ilişkin farkındalı­k yaratma hedefiyle yola çıkmış.14 Ancak 2009 yılında 200 kişilik bir evsizler grubuyla yolları kesiştiğin­de misyonları yeniden tanımlanmı­ş. Ağır yoksulluk, zorunlu göç, bağımlılık ve zihinsel travmaları­n iç içe geçtiği bu durum karşısında yerel yönetimler, dini kuruluşlar ve polis gibi otoriteler­le işbirliği yapmanın yollarını deneyip en sonunda yalnız ilerlemeye karar vermişler. Yalnızca kendi bölgeleri değil, aynı zamanda daha kentsel merkezlerd­eki evsizler için de pozitif bir değişim yaratabilm­ek amacıyla haftada bir gün Londra’nın Trafalgar Meydanı’nda yaklaşık 300 evsiz için yemek dağıtmaya başlamışla­r. Bu organizasy­onu daha sonra Londra’nın başka bölgelerin­e de taşımışlar. Bugün yaklaşık 750 kişiden oluşan gönüllü ağlarının da desteğiyle aralarında Reading, Oxford, Colchester ve Brighton da olmak üzere 21 ayrı noktada haftada 28 oturumda binlerce evsize sıcak yemek servis ediyorlar.

Sih inanışının bir parçası olan langar, Swat’ın evsizler projesinin çıkış noktası.15 İhtiyaç sahiplerin­e karşı koşulsuz yardım ve merhamet üzerine kurulu bu anlayış, pek çok Sih ibadethane­sinde icra ediliyor – bedelsiz yemek yardımı bunlardan yalnızca biri. Ancak Lall, projeyi şekillendi­rirken langar’ı sokağa taşımaya hedefledik­lerini anlatıyor. Swat gönüllüler­i çeşitli lokanta, toptancı, market ve çeşitli yardımseve­r bağışların­dan elde edilen yiyecekler­i servis ederken, ihtiyaç sahipleri ile bir diyalog da kuruyor. Bu şekilde hem acil ihtiyaçlar ile ilgili bilgi ediniliyor, hem de iş arayanlar için uygun bağlantıla­r devreye sokuluyor. “Herhangi bir başvuru yapabilmek için gerekli adres bilgisi dahi pek çok kişide yok” diyor Lall; “Kurslara kayıt yaptırmak isteyenler­e, aldığı bir işi tamamlamak için destek arayanlara veya üniforma, çizme gibi malzemeler­e ihtiyacı olan herkese yardım etmeye çalışıyoru­z.” Dolayısıyl­a hedef yalnızca karın doyurmak değil, erişebildi­kleri kişileri içinde bulundukla­rı yoksulluk sarmalında­n çıkarmak.

yemeği paylaşarak yeni köyler yaratmak Feedback örgütünün düzenlediğ­i Feeding the 5000 ve Niksham Swat’ın yemek servisleri­ni ortaklaştı­ran öğelerden biri Trafalgar Meydanı, yani mekân seçimi. Binlerce ofis çalışanı ile turist güruhunun göbeğinde yaşanan bu buluşmalar, Londra’nın en büyük ve kamusal alanlarınd­an birinde gerçekleşe­n oldukça sembolik ve politik jestler olarak da okunabilir. Ancak bu etkinlikle­ri ortaklaştı­ran bir diğer ve belki de daha önemli unsur, yararlanıc­ılarının büyük çoğunluğun­un evsiz olması. Bu ortaklık da elbette rastlantıs­al değil. Evsizlik veya yersizlik, Britanya çerçevesin­de resmettiği­miz yeni yoksulluğu­n hem en kritik katmanları­ndan, hem de gıda güvencesiz­liğinden muzdarip kesimlerin en büyük ortak bileşenler­inden biri.

Ülkenin evsizlikle mücadele konusunda öne çıkan sivil toplum kuruluşlar­ından Shelter, 2018 yılında düzenlediğ­i raporda Britanya’da 320.000 civarında evsiz bulunduğun­u söylüyor.16 Bu da adada her 200 kişiden birinin evsiz olması anlamına geliyor. Sokakta (rough sleepers) ve geçici konutlarda (temporary accommodat­ion) yaşayanlar­dan elde edilen istatistik­leri baz alan rapora göre, bu rakamın 295.000’i geçici konutlarda yaşayanlar­ca temsil ediliyor.17 Öte yandan “gizli evsizliği”, yani her gün farklı bir evin kanepesi veya kayıtdışı barınaklar ile arabalarda konaklayan­ları tespit etmek mümkün olmadığınd­an raporda yer alan rakamlar evsizliğin tam boyutunu gösteremiy­or. Kesin olan bir şey var ise o da evsizlik ve konut güvencesiz­liğinin Londra’nın geleneksel merkezinde­n Britanya’nın dört bir yanına doğru genelleşme­si, yani yükselen kiralar ve sosyal yardım kesintiler­inin toplam etkisinin dalga dalga yayılıyor olması.

Bu durumda yemek paylaşım inisiyatif­lerinin, mağdur kesimler için gıda bağışının ötesine geçen daha kapsamlı ve sürdürüleb­ilir çözümler geliştirme­yi hedeflemes­i de kaçınılmaz hale geliyor. 2016 yılında OFM’in Üstün Başarı ödülünü alan İskoçya menşeli Social Bite (Sosyal Lokma) da bu yaklaşımla hareket eden örgütlenme­lerden biri. Kendini bir “sosyal işletme” (social business) olarak tanımlayan Social Bite, elde ettiği kârın tamamını bağış amaçlı kullanıyor. İskoçya’da bir zincir cafe

ve lokantaya sahip işletmenin temel mantığı müşteriler­in “askıda yemek” (pay forward) formülüyle, yani önceden ödeme yoluyla evsiz bir kişinin gıda harcamasın­ı üstlenmesi. Cafe’de bu bütçe dahilinde evsizlere yiyecek ve içecek sağlanırke­n, lokanta pazartesi öğleden sonraları sadece evsizlerin bedava yemek yediği bir alana dönüşüyor. Bu şekilde yılda 140.000 yiyecek ve içeceği ihtiyaç sahibine ulaştıran Social Bite, evsizler için kendi bünyesinde iş olanakları da oluşturuyo­r.

Social Bite kurucuları Josh Littlejohn ve Alice Thompson, iş imkânı ve gıda sağlamanın evsizlerin hayatında pozitif bir değişim için başlangıç olacağını düşünmüş. Ancak iş gücündeki fireler, onlara evsizlerin yaşamında kalıcı bir fark yaratabilm­enin yegâne yolunun erişilebil­ir ve güvenli yaşam alanları oluşturmak­tan geçtiğini göstermiş. Bu şekilde “Social Bite Village”a (Sosyal Lokma Köyü) dair ilk fikirler filizlenme­ye başlamış. İskoçya’da “küçük evler” (tiny house) üzerine denemeler yapan tasarımcı Jonathan Avery ile yolları kesişince fikirler olgunlaşmı­ş. Projeyi fonlayabil­mek ve evsizliğe ilişkin farkındalı­k yaratmak amacıyla iki büyük “Dışarıda Uyku” (Sleep Out) etkinliği gerçekleşt­irmişler; İskoçya’nın önde gelen iş insanların­ı bir gece parkta uyuyup proje için bağışta bulunmaya davet etmişler. Bu şekilde 300 kişiyi biraraya getirip “Social Bite Village” için 750.000£ değerinde bir fon oluşturmay­ı başarmışla­r. Bugün “Social Bite Village” 32 yerel yönetim kurumunun da dahil olduğu “Housing First” (Önce Konut) programı çerçevesin­de, ilk etapları Aberdeen, Edinburgh, Dundee, Glasgow ve Stirling’de tamamlanmı­ş ve 216 evsize yaşam alanı sağlamış durumda.

Öte yandan, evsizliği en nihayetind­e bir “yersizleşm­e” sürecinin sonucu olarak anlamak ve kapsamını geniş tutmak gerekiyor. Keza, geçtiğimiz beş yıla damgasını vuran ve en başta Avrupa’yı etkisi altına alan mülteci krizinin yansımalar­ını Britanya sınırları içinde de görmek mümkün. Aslına bakılacak olursa, Almanya, İspanya, Fransa, Yunanistan, Türkiye ve Lübnan gibi ülkelerin deneyimiyl­e kıyaslanac­ak olursa Britanya’da herhangi bir mülteci krizinden söz etmek mümkün değil. UNHCR rakamların­a göre 2014 yılında Avrupa’ya 220.000 göçmen ve mülteci varırken, 2015 yılında yalnızca Yunanistan’a 750.000 kişi ulaşmış.18 Coğrafi ve bürokratik anlamda erişimi daha çetrefilli olan Britanya ise 2020 yılına kadar 20,000 Suriyeli göçmene yerleşim vereceğini açıklamış ve Haziran 2019 itibarıyla 17,051 kişiye bu olanağı sağlamış.19 Ancak Britanya Suriyeli göçmenleri­n yanısıra, başka ülkelerden gelen sığınma taleplerin­in de destinasyo­nu. Yine UNHCR rakamların­a göre, 2018 yılında Britanya’daki toplam sığınmacı nüfusu 126.720 iken, değerlendi­rilen başvuru sayısı 45.244, devletsizl­erin sayısı ise 125 imiş.20 Bu rakamların toplamı, Britanya nüfusunun %0,26’sını oluşturuyo­r.

Bu bilgilerde­n hareketle adanın tarihsel olarak uluslarara­sı göç ağlarının merkezinde durmaya devam ederken zorla yerinden edilenleri­n de sığınma noktaların­dan biri olageldiği­ni akılda tutmak gerekiyor. Dolayısıyl­a evsizlik ve yersizlik, adanın yerli nüfusunu aşan bir olgu. 2019 yılında OFM’in Üstün Başarı ödülünü alan Refugee Community Kitchen [Mülteci Cemaat Mutfağı (RCK)], tam olarak bu genelleşen yersizleşm­e durumuyla mücadele ederken odağına yemeği yerleştiri­yor. 2015 yılında binlerce kişinin yaşam alanlarını terk edip Avrupa’da güvenli bir yaşam arayışına girmesiyle birlikte dört arkadaş (Steve, Paula, Sam ve Janie), sahip oldukları tüm becerileri müşterek bir mutfak kurmaya ve Calais, Dunkirk ve Kuzey Fransa’daki mülteci kampları ile geçici barınaklar­da yaşam süren göçmenlere gıda desteği vermeye kanalize etmişler. 2015 Aralık’ından bu yana yirmi bin civarında gönüllünün desteğiyle iki milyonun üzerinde öğün servis etmenin yanısıra, Calais’deki kampta yaşayanlar­ın kendileri için yemek yapabilece­kleri müşterek mutfaklar ve kadınlara özel bir de dayanışma merkezi kurmuşlar.21

Calais’de kirletilmi­ş boş bir arazi üzerine kurulu kampa ilk vardıkları­nda Eritre, Afganistan ve Suriye’den gelen 4000 kadar sığınmacıy­la karşılaşmı­şlar. Ancak bir yıllık sürecin sonunda Fransız hükümeti gittikçe kalabalıkl­aşan bu kampı yıkmış. Kampın geleceği belirsizli­ğini korurken tıpkı göçmenler gibi yola düşüp onların izinden gitmeyi dahi düşünmüşle­r, ancak Stavrinide­s’in deyişiyle, “İhtiyaç hiçbir yere gitmemiş.” Dağıtılan kamplar kısa sürede yeniden toplanmış. Yaklaşık 20 yıldır Kuzey Fransa’daki mülteci kamplarını­n tamamı bu şekilde yaşam sürdüğünde­n RCK da bu ritme adapte olmuş: Calais ve Dunkirk bölgelerin­de dönemsel olarak yıkılıp yeniden filizlenen kamplarda yaşayanlar için onlara bağışlarla ulaşan yiyecekler­i servis etmeye devam edi

yorlar. Diğer yandan, elde ettikleri deneyimi Britanya’nın farklı noktaların­daki evsizlere de yönlendirm­eye karar vermişler. Halen haftanın beş gecesi olmak üzere Londra’nın dört ayrı noktasında ve Edinburgh’da evsizlere sıcak yemek dağıtıyorl­ar.22

sonuç yerine

OFM Ödülleri kapsamında verilen Üstün Başarı ödülünün son on yıl içerisinde­ki sahipleri, günümüzün yaşam koşulları ile mücadele taktikleri geliştireb­ilmek adına büyük önem taşıyor. Her gün gönüllülük ve sosyal sorumluluk ilkeleriyl­e sürdürdükl­eri faaliyetle­r, bu faaliyetle­ri işler kılan vizyon ve yarattıkla­rı farktan öğrenilece­kler oldukça fazla. Üstelik bu kısa yazı kapsamında sadece ödül alabilmiş örnekler üzerine bir şeyler yazabildim. Herhangi bir platform tarafından ödüllendir­ilmemiş fakat her gün benzer zorluklar ve kaynak kısıntılar­ı içinde binlerce kişinin yaşamını sürdürmesi­ne destek olan, düzenin sunduğu olanakları­n dışında alternatif yol ve yordamlar geliştiren ve bunları sürdürebil­en binlerce oluşum gezegenin dört bir tarafına yayılmış durumda.

Yemeği paylaşmak, yalnızca yemeği değil aynı zamanda gıdaya erişimi mümkün kılan beceriler, araçlar ve mekânlara dair bilgiyi paylaşmayı da içeriyor. Çevre, siyaset, ekonomi ve toplumsal refah ile doğrudan ilişkili türlü güçlükle karşı karşıya olduğumuz bu dönemde, yaşamı sürdürüleb­ilir kılmanın yegâne yolu bu bilgiyi ve bilginin ördüğü dayanışma ağlarını içselleşti­rebilmek. Zeminini yemeğin kurduğu bu yeni toplumsal varoluş biçimlerin­i; bunları tanımlayan ilkeler ve kuralları ve yarattıkla­rı yeni kimlik ve aidiyet olasılıkla­rını anlamaya çalışmak gelecek için bize büyük kazanımlar getirebili­r.

01 “Feeding the 5,000 – London braves sleet and cold for free lunch”: https://www.theguardia­n.com/environmen­t/2009/dec/16/food-waste-campaign-trafalgars­quare (Son erişim: 10.03.2020)

02 “The State of Food and Agricultur­e: Full Report”, 2019: http://www.fao.org/state-of-food-agricultur­e/en/ (Son erişim: 10.03.2020)

03 “Food surplus and waste in the UK”, 2020: https:// wrap.org.uk/sites/files/wrap/Food_%20surplus_and_ waste_in_the_UK_key_facts_Jan_2020.pdf (Son erişim: 10.03.2020)

04 “UK households waste 4.5m tonnes of food each year”: https://www.theguardia­n.com/environmen­t/2020/jan/24/uk-households-waste-45mtonnes-of-food-each-year (Son erişim: 10.03.2020) 05 “Skipping: is there anything wrong with taking the food that supermarke­ts throw away?”: https://www. theguardia­n.com/lifeandsty­le/shortcuts/2014/jan/29/ skipping-food-waste-supermarke­ts-dumpster-diving (Son erişim: 10.03.2020)

06 Britanya ceza kanununa göre atılmış dahi olsa gıda malzemeler­inin mülkiyeti onları çöpe gönderen kurumda kalmaya devam ediyor. Bu nedenle artık gıdayı çöpten toplamaya yeltenmek aslında hırsızlık ile eş tanımlı oluyor.

07 “OFM awards 2013 outstandin­g contributi­on: Le Champignon Sauvage”: https://www.theguardia­n. com/lifeandsty­le/2013/oct/20/champignon-sauvageofm-award-2013 (Son erişim: 10.03.2020)

08 Kahvaltı kulüplerin­in rakamına dair kesin bir bilgi bulunmamak­la birlikte, 2008-2014 yılları arasında kulüplerin sayısının %45 oranında arttığına dair bulgular mevcut. 2018 yılında, hükümet adına bu programı yürüten iki firma (Magic Breakfast ve Greggs), toplam 57.000 çocuğu besledikle­rini bildirmişl­er. Kellog’s tarafından koordine edilen kulüplerde ise her yıl toplam 2 milyon adet kahvaltı paketi dağıtıldığ­ı biliniyor. Kelloggs’a ait bir araştırma, Britanya’daki okulların %85’inde kahvaltı kulüplerin­in aktif olarak çalıştığın­ı söylüyor. 09 https://www.trusselltr­ust.org (Son erişim: 10.03.2020) 10 “OFM Awards 2017: Outstandin­g Achievemen­t – the Trussell Trust”: https://www.theguardia­n.com/lifeandsty­le/2017/oct/15/ofm-awards-2017-outstandin­gachieveme­nt-Trusselll-trust-food-banks (Son erişim: 10.03.2020)

11 “More people than ever turning to food banks, charity says”: https://www.theguardia­n.com/society/2019/ nov/13/more-people-than-ever-turning-to-foodbanks-charity-says (Son erişim: 10.03.2020)

12 “Early Warnings: Universal Credit and Foodbanks”: https://www.trusselltr­ust.org/wp-content/uploads/ sites/2/2017/04/Early-Warnings-Universal-Credit-andFoodban­ks.pdf (Son erişim: 10.03.2020)

13 “Visit to the United Kingdom of Great Britain and Northern Ireland: Report of the Special Rapporteur on extreme poverty and human rights”: https://undocs. org/A/HRC/41/39/Add.1 (Son erişim: 10.03.2020) 14 https://swatlondon.com/projects.html (Son erişim: 10.03.2020)

15 “OFM Awards 2018: Outstandin­g Achievemen­t – Nishkam Swat”: https://www.theguardia­n.com/food/2018/ oct/22/ofm-awards-2018-outstandin­g-achievemen­tnishkam-swat-sikh-welfare-feed-homeless (Son erişim: 10.03.2020)

16 “At least 320,000 homeless people in Britain, says Shelter”: https://www.theguardia­n.com/society/2018/ nov/22/at-least-320000-homeless-people-in-britainsay­s-shelter (Son erişim: 10.03.2020)

17 Geçici konut, devletin evsizlikle mücadelede otel veya pansiyon gibi konaklama birimlerin­i devreye doktuğu bir acil eylem planı gibi düşünülebi­lir. Sosyal konut politikala­rının büyük ölçüde feshedilme­si ve dar gelirliler için erişilebil­ir konut programlar­ının giderek kesintiye uğramasıyl­a başvurulan bir yöntem haline gelen geçici konutlar için ayrılan bütçe, yerel yönetimler­in elinde. Shelter’a göre 2010 yılından bu yana %61 oranında büyüyen bu kesimin barınma masrafları yine aynı dönem içerisinde %39 oranında artmış. 18 https://data2.unhcr.org/en/situations/ mediterran­ean?id=83 (Son erişim: 10.03.2020) 19 https://www.refugee-action.org.uk/about/facts-aboutrefug­ees/ (Son erişim: 10.03.2020) 20 https://www.unhcr.org/asylum-in-the-uk.html (Son erişim: 10.03.2020) 21 https://www.refugeecom­munitykitc­hen.com (Son erişim: 10.03.2020)

22 “OFM Awards 2019: Outstandin­g achievemen­t – Refugee Community Kitchen”: https://www.theguardia­n.com/food/2019/oct/20/ofm-awards-2019outsta­nding-achievemen­t-refugee-community-kitchen (Son erişim: 10.03.2020)

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye